24 Mayıs 2012 Perşembe

BİR FİLMİN HİKAYESİ: “MUHSİN BEY (1987)”


BİR FİLMİN HİKAYESİ:
“MUHSİN BEY (1987)”
                          Zamanın ve değişimin renkleri içinde yaşarız. Bazı mekânlar bu değişimin bütün renkleri içinde devinip durur, yirmi dört saat yaşar karmaşa. Her renkten, her kesimden insan arşınlar caddeleri bu değişimle birlikte iyi ve güzel olan uzaklaşır, bu da değişirken kaybettiklerimizin farkına varmayız. Onlar ki çoğu zaman yanı başımızdadır.

                          Muhsin Bey, alışkanlıkları ve değerleri ile bir eski zaman kahramanıdır. Beyoğlu’nda yaşar. Beyoğlu onu gençliğini yaşadığı Beyoğlu değildir. Değerler, alışkanlıklar bir bir yok olmuştur. O, kendi dünyasında çiçeklerine, eski şarkılara, eski şarkıcılara sığınarak yaşar. Davetsiz bir misafir onu, içinde yaşadığı ama dışında durduğu dünya ile yüzleştirecektir.
                         
                          Yavuz Turgul ve ekibinin Muhsin Bey filmi için çalışmaya başladıkları dönem Türk Sineması’nın kendini sorguladığı bir dönemdir. 60 lı yılların üretim fırtınası çoktan durmuş, 70 li yılların seks filmi furyasıyla birlikte sinema, seyircisinden tamamen kopmuştur. 80 li yıllarla birlikte Türkiye de ülke olarak değişimin sancılarını yaşamaya başlar. Türk Sineması da kendi yolunu aradığı bu dönemde, tıpkı Muhsin Bey gibi neyin değiştiğini kendine sormak durumundadır.

                          Yavuz Turgul ve Şener Şen yönetmen ve oyuncu olarak benzer bir heyecanla bakarlar sinemaya. Bu ikilinin yolları 70’li yıllarda Arzu Film’de kesişir. Yavuz Turgul, gazetecilikten gelen bir yazar olarak Arzu Film’in senaryo ekibinde çalışır. 70’li yılların ortalarından itibaren birçok önemli filmin senaryosunu yazar.
                          Şener Şen, Hababam Sınıfı ile birlikte tiyatro sahnelerinden beyaz perdeye transfer olur. Ve birçok Arzu Film güldürüsünde oynadığı yardımcı rollerle seyircinin gönlünde taht kurar. 80’li yıllarla birlikte Namuslu, Çıplak Vatandaş, Züğürt Ağa gibi filmlerle başrol oyunculuğunu deneyen Şener Şen, Muhsin Bey ile birlikte ustalığı tartışılmayan bir başrol oyuncusu olarak kabul görür.
                          Turgul ve Şen’in yönetmen ve oyuncu olarak birlikte çalışması yapımcı Abdurrahman Keskiner’in Şener Şen’li bir film yapma düşüncesiyle gerçekleşir.

                          Muhsin Bey, senaryo yazarlığından ve ekip çalışmasının esas olduğu Arzu Film ekolünden gelen Yavuz Turgul’un ikinci filmidir. Senaryodaki hassasiyet ekip çalışmasına da yansır. Görüntü yönetmeninden sanat yönetmenine, asistanlardan oyunculara herkes Turgul’un yarattığı dünyayı filme taşımak için özveriyle çalışır.
                          Oyuncuya hâkim bir yönetmedir Yavuz Turgul. Onlarla daha senaryo aşamasında çalışmaya başlar. Şener Şen üzerine yazılan senaryoda,  Muhsin Bey’in karşısında duracak karakter belirlenir. Ali Nazik rolüyle Uğur Yücel, sinema oyunculuğuna parlak bir başlangıç yapar.
                          Ali Nazik dünyanın değiştiğini öğretecektir Muhsin Bey’e. Aşk ise onun için birçok şey gibi biraz geçmişte kalmıştır. Biraz da kararsız bir şekilde karşısında durmaktadır. Sevda Hanım kolay kolay ifade edilemeyecek bir sevginin nesnesidir Muhsin Bey için.
                          Sermin Hürmeriç gibi ilk ciddi sinema deneyimini yaşayan diğer bir oyuncu da Osman Cavcı’dır. Filmde Osman Cavcı karakteri ile gösterdiği performans övgü toplar.
                         
                          Eskinin ve yeninin, köşesinde sakin duranla kendini göstermek isteyenin çatışmasıdır hikâyenin özü. Beyoğlu geçmişi ve bugünüyle bu karşıtlığın karşılığı gibidir. Beyoğlu, sokaklar mimarisi ve yaşam tarzı ile öykü için doğal bir platodur. Yine de Muhsin Bey’in dünyasını tüm gerçekliğiyle yansıtmak için titiz bir atmosfer çalışması yapılır. Film, sanat ve görüntü yönetiminde gösterilen özenle de farklılığını hissettirir.
                          Filmin gelenek ve geleceğin bir arada yaşamasından doğan çelişkileri barındıran bir öğesi de müziktir. Safiye Ayla’lar, Müzeyyen Senar’lar gizli kahramanıdır öykünün. Türk musikisinin karşısında yükselen arabesk nağmeler karşımıza çıkar film boyunca. Filmin tema müziğini tüm bu öğelerden beslenerek Atilla Özdemiroğlu besteler.
                          Muhsin Bey’in vizyona girdiği 1987 yılı, Türk Sineması’nın içinde bulunduğu krizden henüz kurtulamadığı bir zaman dilimidir. Sinema salonlarının birçoğunun kapanmış olduğu, seyircinin Türk Filmleri’ne hemen hiç gitmediği yıllar. Böyle bir ortamda film, seyirci ile sinema salonlarında buluşamadı. Ancak, sonraki yıllarda video piyasasında ve televizyonda büyük kitlelere ulaşarak beğeni toplar. Sinema salonlarında hak ettiği ilgiyi göremeyen film, film festivallerinde heyecanla karşılanır.

                          1987 Antalya Film Festivali’nde en iyi film, en iyi senaryo, en iyi erkek oyuncu, en iyi yardımcı erkek oyuncu ödüllerini alır. Aynı yıl Muhsin Bey’e İstanbul Film Festivali’nde jüri özel ödülü verilir. 1988 yılında San Sebastian Film Festivali’nde jüri özel ödülü de Muhsin Bey’indir.
                          Bize değip geçen küçük mutlulukları, küçük hüzünleri anlatabildiği için içimizdeki burukluğa, yaşadığımız zamana anlam kattığı için unutamadığım filmlerden biri olur Muhsin Bey.
                          Bizim için de küçük mutluluktur zaman zaman ekranda onunla karşılaşmak. Ama film hep orda kalır, biz ise geçmişle gelecek arasında zamanın renkleri içinde yaşamaya devam ederiz.

Kaynak:  TRT - Bir Filmin Hikayesi "Muhsin Bey"