24 Haziran 2011 Cuma

Eisenstein e Göre Kurgu Yöntemleri

EISENSTEIN E GÖRE KURGU YÖNTEMLERİ

KURGU NEDİR?

Kurgu (montaj), birbirini izleyen iki planın birleşmesi yoluyla bir şeyler anlatma, iletme sanatıdır Birbirini izleyen planlar, bu bütünleşme sonu­cu, tek baslarına kendilerinde ummadıkları bir düşünceyi oluştururlar.

Bütün, her zaman kendim oluşturan parçalardan daha üstündür Ama her birbirini izleyen plandan bu bütünleşmeyi beklemek de hata olur Ger­çekte bir plandan ötekine geçme herseyden önce anlatılan olayların man­tıksal sürekliliğini sağlar. Ama planların belli bir sıra içinde olmaları ve aralarında belli ilişkiler sonucu bir anlamın oluşması, bu planların değişik bir biçimde birbiri ardı sıra dizilmelerinde ortaya çıkmaz Bu durumda, konunun düz (çizgisel) gelişmesi içindeki psikolojik ya da dramatik gelişme söz ko­nusudur, yoksa önceki planlara eklenerek, onların üstünde fışkıran simgesel ya da soyut bir anlam değil.

Eisenstein ve Pudovkin, bu simgesel anlamı, kurgunun bu çeşit kul­lanımını sinemanın en birinci öğesi yaptılar. Konunun mantıksal gelişmesi burada yalnızca bir çıkış noktası olarak, temel olarak ele alınmaktadır. Ama her iki yönetmen arasındaki yakınlaşma da burada bitmekledir. Kurgunun uy­gulanmasında her ikisi de bu noktadan yola çıkarak birbirlerinin tam karşıtı yerlere gelmişlerdir. “Kalbim kadar saf değil günler" cümlesinde, benzeyen, benzetilene katılmakta, onun gelişmesini tamamlamakta ve ona bir anlam kazandırarak onu sonuçlandırmaktadır. İste bu biçimde kullanılmıştır görüntü-simge Pudovkin de. Konunun mantıksal gelişmesine sokulmuş, kurgu­nun anlatımına hikayenin bir uzantısı olarak bağlanmış ve her zaman konunun anlaşılmasında birinci derecede önemli olmuştur Eisenstein da ise tam tersine, bir görüntü-simge herhangi bir betimlemeden yola çıkarak bir düşüncenin gelişmesini sürdürmek için çağrılmışsa, bu bir anlamda, betimlemenin kendisinden ayrılmak için yapılmaktadır.

Eisenstein için kurgu, birbirini izleyen iki plan arasındaki ilişki sonucu seyircinin zihninde bir düşünce ve bunun sonucu olarak da bir düşünceler bütünü oluşturarak filmin heyecan ya da diyalektik amacına varması için bir duygu soku yaratmaktır. Simge burada, normal olarak kurguda kullanıldığı gibi. konunun gelişmesine katılıp onun anlamını açan. ya da değiştiren, zenginleştiren bir unsur değildir. ama şok-duygu'nun bir sonucudur şok-duygu, "görüntülenmiş verilerin çevresinde toplanarak bu görüntüyü, oluşturan düşüncenin simgesi yapar Seçilen görüntü konunun dramatik mantığına bağlı olarak bîr anlamla yüklü delildir, konunun kapsamı içinde buna karsı çıkar ve bu çalışmadan da tnrbırlef. Birbirleriyle görülür bir ilişki olmadan iki olayın arasındaki mantıksal bağın doğurduğu bir düşünce çıkar. Görüldüğü gibi anlatılan şeyin içine girmek, onun sürekliliğine katılmaktan çok bundan yararlanılmaktadır Diyalektik, konunun dramatik ya da psikolojik gelişmesi içinde değil konunun oluşturduğu peş peşe gelen düşüncelerin birbirleriyle olan ilişkilerindedir Bu. Eisenstein e göre "(Filmin özgül olanaklarına uygulanmış, tutkuların canlı oyunları aracılığıyla belirlenmiş bilinen bir yoldur.

ATRAKSİYONLARIN KURGUSU

Eisenstein 1923 to "Lef" dergisinde yayımlanan bir yazısında "atraksiyonların kurgusu” konusunda, yanı psikolojik bir tepki ya do bir düşünce oluşturmak için görüntüler orasında geliştirdiği ilişkiler konusunda şöyle demektedir:

"Bizim tiyatro anlayışımıza göre, atraksiyon, seyircinin bilincinde ona iletilmek istenen düşüncenin belirlemesi için seyirciyi belirli ruhsal duru­ma getirmek ya do onda bu düşünceyi yaratan psikolojik durumu hazırla­mak için. bütün unsurların bir araya geldiği bir özel andır Sok-duygu yaratmak amacıyla hesaplanmış ve hazırlanmış bir andır.

Atraksiyonun akrobatik ya da komik cambazlıklarla bir ilgisi yoktur, el çabukluğu numaralarıyla da ilgisi yoktur Tam tersine atraksiyon seyircile­rin tepkileri üzerine temellenmiştir.

Bir yöntem içinde uygulandığında etkin" bir sahneleme (mise en scene) geliştirmek mümkün olabilmektedir Bir olayın durağan yansıması yerine (bütün anlatım olanakları burada konunun mantıksal gelişmesinin sı­nıftan içinde tutulmaktadır, biz yeni bir biçim önermekteyiz : Konudan ba­ğımsız olarak iyine de konunun mantıksal gidisi içinde, ona göre) keyfi olarak seçilmiş atraksiyonların serbest kurgusuna, bunların her biri amaçlanan tematik etkiyi doğurmak için katkıda bulunurlar. Atraksiyonların kurgusu işte budur."

İlk filmi olan Grevde metalürji fabrikasındaki grevin Çar ordularınca bastırılması sırasında. Eisenstein. kovalanan ve mitralyözle taranan İsçileri gösteren planların orasına, bir salhanede boğazlanan oküz görüntülerini yerleştirmektedir Sonuç çok etkileyicidir. Gerçekte bütün olaylar fabrikada geçmektedir Salhane sahnesi keyfi olarak kendi dışında gelişen bir olayın İçine konmuştur Bu doğrudan doğruya yönetmenin, anlattığı konunun ge­lişmesi bakımından belirli bir düşünceyi ortaya çıkarmak için yaptığı bir uygulamadır.

Ekim filminde, İkinci Sovyet Kongresi sırasında. Kış Sarayı'na hücum edilirken. Menşeviklerin kötü niyetli konuşmaları, arp çalan ellar planıyla kesilmektedir. Varılmak istenen 'düşünce'" Menşeviklerin konuşmalarının ağlamaktı tavrını ve tonunu, dinleyicileri uyutmak için yapılan bir şarkı ola­rak varmaktır. Aynı filmin başka bir yerinde Karenski. peşinde bakanları ol­duğu halde Kış Sarayıana girer İmparatorluk makamına çıkmak için büyük merdivenin basamaklarını çıkmaya baslar; bu arada birtakım planlar araya girer, bunların herbirinin üzerinde bir yazı vardır: Savaş bakanı - Hava - Deniz bakanı - Dışişleri bakanı • içişleri bakanı - General - Diktatör Böyle­ce birçok yüksek yetkiyi elinde bulundurduğu, biraz alayla, verilmiş olur Büyük merdivenin otuz dolayında basamağı vardır: Kerenski yalnız İlk kara kadar çıkar. Çaşıttı açılardan Kerenskının aynı basamakları çıktığı birçok kez gösterilir. Verilmek istenen düşünce, çıktığı ama ilerlemediğidir.

Burada kullanılan simgeler, ister yapay, zorlama, isterse gerçekçi ol­sunlar, kurgu ilkesi değişmemektedir: iki görüntünün soku. karşılıklı bir­birlerini etkilemeleriyle bir düşünceyi oluşturmak: insan bilincinde uyandın-lan bir dizi düşünceyle duygusal bir durum yaratmak ve sonra bu duyguların birbirlerine bağlanmalarıyla bir ruhsal duruma (atat d'esprit),. birharekete seyircinin kendisine verilmek istenen eğilimlere katılmasını sağlamak. Burada, bu akımın içinde, bu dinamik zincirlemelerle yakalanmış olan seyirci. ortaya çıkan anlama serbestçe katıldığı izlenimindedir. Bu katılmayı anlatıcının ustalığıyla değil de kendi yargısıyla, kişisel çabasıyla gerçekleş­tirdiğim sanır.

Eisenstein, duyguları uyandırdığında, bu seyircinin kendi tarafından yaptığı bir mantık işleminden çok. Bir çeşit tepkisel hareket {operation –reflexe) sonucu olmaktadır Entelektüel bilinçlenme, düşünme sonradan gel­mektedir Bu tepkileri (refleksten) şartlamak, düzenlemek Ayzanatayn a gö­re yönetmenin en önemli becerisidir. Ayzenstayn inandırmaya, iknaya çalışmaz, habersiz yakalamaya, tutmaya, bağlı (tâbi) kılmaya uğraşır.

REFLEKS KURGU

Atraksiyonların kurgusuna ve onun kimi olumsuz sonuçlarına karşılık, Ayzenştayn. Potemkin Zırhlısı filminden başlayarak refleks kurgu diye ad­landıracağımız, içeriğin belirlediği simgeleri kullandığı bir uygulamaya gi­rişti. Yani, konunun mantıksal gelişmesi içinde ele alınmış ve orada tutulmuş anlamlı olguların kurgusu. Belirli bir anda herhangi bir olayın içine gerek ona karşı gelerek, oradan bir çözüm çıkartmak (Amerikan "suspense-tıme” dan daha karmadık bir anlamda), gerek bu biçimde karsı karsıya getirilen olaylar arasında özel bir tepki yaratmak, gerekse yine tepkisel bağlantılar yoluyla (association reflexe) daha önceden gerçekleştirilmiş ya da duyurul­muş benzer olayları anımsatmak ve bu yolla seyircine sinirleri ve bilinci üze­rinde etkili olmak istenmektedir.

"Plan, kurgunun bir unsuru (element) değildir, bir hücredir (cellule)" demektedir Eisenstein. "Hücrelerin bölünmeleri nasıl değişik organizmalar üretirse, planların da bölünmesi — çarpışması, aralarındaki çatışma — kav­ramların doğmasına yol açar."

Pudovkin in düşüncesine göre "kurgu, bir tezi ortaya koymak için planların birleşmesi (assooation). bir dizi halinde düzenlenmiş parçaların birbirini izlemesidir.' Bana göre ise kurgu bir çarpışmadır. İki unsurun bu çarpışmasından bir kavram ortaya çıkar. Benim görüşüme göre birleşme yal­nızca bir olanaktır, özel bir durumdur." diyen Ayzenstayn, söyle devam eder :

"Parçacıkların tek bir sokundan doğabilecek sayısız fiziksel kombine­zonları düşünün biraz. Onların hızlarına, enerjilerine, gidiş yollarının kesiş­me açılarına, vb., göre değişir bunlar. Bütün bu kombinezonların içinde bir ta­nesi var ki, birleşme noktasının hatif olması sonucu karşılaşma tek bir ha­rekete dönüşür ve iki parçacık birlikte aynı yöne doğru gitmeğe başlarlar. İşte bu tek kombinezondur. Pudovkin' in görüşlerine uygun olan."

"Eğer kurguyu bir şeye benzetmek gerekirse diyebiliriz ki, çeşitli plan­ların birbiri peşisıra çarpışması, bir otomobil motorundaki peşpeşe patla­malara benzer Nasıl buradaki hareket arabaya geçiyorsa kurgunun dinamiz­mi de filmi ileriye doğru iteler ve onu amaçlanan anlatımına vardırır."

Bu bakımdan Eisenstein ın kurgu anlaydı bir konunun düz gelişmesine ya da kişisel drama uygun gelmez ama kollektif dram için tam uygun olanıdır Ayzcnjtayn ın bu benzetmesi karsısında biz de başka termodinamik benzetmeler yapabiliriz. Kaynatılan bir suda parçacıklar — atomlar ya da moleküller — aldıkları enerjiyi harekete dönüştürürler, sonra da ısıya. Aynı itkiyle, aynı dinamizmle etkilenen bu parçacıklar çeşitli biçimlerde, çeşitli yönlerde tepki gösterirler, hareketlen düzensizdir, gelişigüzeldir Aralarında çarpışırlar, uzaklaşırlar, sürtüşürler Ama bütün bu çeşitli hareketler tek bir tümsel (global) hareketi, kolloktif bir birliği oluştururlar: su kaynar.

Burada hiç zorlanmadan kollektif dramın yansımasını hemen tanırız; bu kollektif dramın biricik harekeli, aynı güç tarafından olgunlaştırılmış az-çok düzensiz birçok tekil hareketlerin toplamı olandır Ayzenstayn'daki sü­reklilik, tek tek planlardan değil de aralarında birlesen, çarpışan, sürtüşen planların oluşturduğu gurupların toplamından gelmektedir. Olayların, tekil oluşumların kişilerin hiçbiri tüm yaygınlığı içinde izlenmez; yalnız en can alıcı, belirgin anından yakalanır, bunlar da başka böyle noktaları ortaya çı­karırlar, aydınlatırlar ve hepsinin tümünden destan doğar.

Bir hareketin nesnel gerçeği içinde bütünüyle verilebilmesi için onun kollektif bir hareket olması gerekmektedir (Potemkin filminde zırhlıdaki denizcilerin ayaklanması, merdivenlerdeki kurşunlamalar, gibi. ) Tekil, birey­sel hemen hemen hiçbir hareket böyle gösterilmez Eisenstein ya etkilerini göstererek nedeni hisselidir ya da (çok gerekli değilse) bu hareketin hazırlanış süresini hiç göstermez Bir planda bir davranışın ancak başı gösteril­mişse, bu davranışın sonuçlarını hemen sonra gelen planda buluruz. Örne­ğin, bir asker elinde tuttuğu kılıcı havaya kaldırır, vuracaktır. Plan orada kesilir. Sonraki planda kılıcın kestiği bir kadın yüzü gelir Böylece Ayzenstayn. bir hareketin hazırlanışını ve sonucunu gösterir. Filmlerine ve özellikle Potemmkin Zırhlısına o büyük dinamik gücü ve "hareketlerin özetlenmiş halıni" (comprimö do mouvements) veren bu tür uygulamalardır.

Burada sunu diyebiliriz ki, Pudovkin'in gerekli ölçüde anlamlı olma­yan şeyleri eleyip geri kalanları kullandığı yerde Ayzenstayn, en anlamlıyı seçer ve yalnız onu kullanır Belki daha az lirik daha az boyutludur ama da­ha güçlüdür, daha şiddetlidir, daha doğrudandır, daha kurudur.

Eisenstein da ayrıca zaman da ikinci derecede bir önem taşır. "Hareketleri özetlenmiş" olarak verdiği gibi "zamanı da özetlenmiş" verir. Psikolojik bir gelişmeyi izlemeyip doğrudan kollektif bir olayın patlamasını yakalar, anlar üzerine, kısaltmalar üzerine çalışır. Potemkin in olayları 48 saat içinde olup biter; Ekim de ise 10 günde Aylarca süren bir olay anlattığında (Eski ve Yeni - Aleksandır Nevski) film birçok şarkıya bölünmüş uzun bir şiir gibi düşünülür, her bölüm filmin çizdiği eğrinin bir anını oluşturur. Ayzenstayn'm dinamizmi, bir evrimin, ağır bir değişimin dinamizmi değil­dir, ama bir patlamanınkidir Bir ırmağın bir derenin akısı izlenebilir, ama kaynayan bir su izlenemez. Su sıkıştırıldığında (comprimeo) bulunduğu kabı patlatır, ama bir yerden bir yere gitmez. bu bakımdan Ayzonstayn'm dina­mizmi için durağan bir çerçeve içinde kalan, yerel, içerden bîr dinamizmdir denmektedir. Sınırlı bir zaman içindeki belli bir çevrenin (espacel dinamiz­mi . ''Ayzenstaynırı filmleri bir çığlığa benzer. Pudovkin' inkiler ise bir türküyük çağrıştırır" diyen Leon Moussinac bunu çok iyi belirtmiştir.

Eisenstein m filmlerini çatışmalar, çarpışmalar oluşturur derken bun­dan yalnızca olanların içeriklerinin arasındaki bir çatışma anlaşılmamalıdır. "Görüntülenmiş verileri" (donne imegeant), "görüntüleştiren veriler" (donne imegeant) tamamlar. Yanı görüntülerin plastik düzenlenmesi içindeki zıt­lıkların yarattığı, hacimlerin, çizgilerin, biçimlerin çatışması. Ton (Işık. ay­dınlatma), boyut (yakın plan. genel plan, vb..), yön (alıcıya doğru gelen, ya da uzaklaşan, sağa sola gidon hareket, vb.) çatışması. Hatta planların uzunluklarının çatışması; nesne ile boyutları, olay ile süresi arasındaki çatışma.

Bu ilişkilerin, bu çatışmaların bütünlüğü, çekirdeği (cellule), kurgunun birimini oluşturur. Tabii bunların gerek içe, gerekse dışa dönük düzenleme­leri gelişigüzel olmamaktadır. İçeriğin gerektirdiği ve bu düzenlemeden tek­lenen anlam doğrultusunda yapılmaktadır.



YAKIN PLAN

Planlar arasındaki çeşitli ilişkiler içinde en bilmen etki, yakın plandan gelmektedir Yakın planın genel kapsam içinde soyut bir işaret olma özel­liğinden söz edilmişti. Bu niteliğe Eisenstein başka bir özellik ekler parça bütünün yerini alır ve bütünün vereceği duygusal heyecanı verir. Potemkin filminde doktorun gözlükleri, gerektiğinde doktorun yerini alır. Sallanmakta olan gözlükler, denizcilerin başkaldırmasından sonra denize düser ve dal­galar arasında çırpınan doktorun yerinde kullanılmıştır.

"Yakın planın bu anlamda kullanılmasını şiirdeki benzer uygulamaya (synecdoque) benzetirim ben" demektedir Ayzenstayn. "Edebiyattaki ve sinemadaki bu iki kullanma, doğrudan doğruya bilincimizde ve duygularımız­da olan bütünün parçaları yoluyla yaratabilme yeteneğimizden gelmektedir"

"Miyopluktan gözlerim kırpıştıran, dar görüşlü doktor tipi. 1905 modeli ince bir telle kulağa takılan gözlük siluetinde yansıtılmıştır "

"Böylece düşüncenin duygusal ya da duyarlı yapısını kullanıyorduk. Logıca-Informatif bir etki yerine heyecansal bir etki, heyecanın üzerine yerleştirilen (entelektüel bir mantıcın değil) bir düşünce elde ediyorduk "

Bütün’ün onu oluşturan parçaların toplamından daha üstün olduğum söylüyorduk az önce. Bir bütün oluşturan, belirli düzen içinde bir araya getirilmiş şeyleri ele alalım. Örneğin bir görüntüdeki çeşitli eşyalara. çeşitli biçimlere bakalım. Çerçevenin sınırlan içindeki biçimlen görmeyiz yalnız­ca, anıların arasındaki boşlukları, aralıkları da görürüz.

Geştalt (biçim psikolojisi) aralıkların, arka planın ve aynı düzen üzerinde yerleştiklerinde biçimler arasındaki ilişkilerin önemini belirtmiştir (örneğin bir kağıt üzerindeki boyanmış çiçekler, çiçekler arasındaki boşluk ve üzerinde belirdikleri fon). Bütün yalnızca parçaların biraraya gelmesinden oluşmaz, aralarındaki ilişkilerin toplamı da vardır burada.

Görüntülerin plastik ve bunların önceden tasarlanmış bir etki doğrul­tusunda dinamik düzenleri bakımından bütün bu söylediklerimizin çok önemi vardır Böylece yakın planın etkisi daha iyi anlaşılabilir, izole edilmiş başka şeylerle olan ilişkileri kesilmiş bir nesne yalnızca, kendini sınırlayan görüntünün çerçevesi ve kendim oluşturan ıc parçalarla ancak ilişkilidir. Az önce bir başka bütünün parçasıyken. sayısız ilişkiler içinde kaybolmuşken. Simdi yalnızca kendisini oluşturan şeylerle ele alınan kendi basma bir "bü­tün* dür.

Böylece yakın plan. önce nesnenin duyarlı, dokunulabilen etkisini iletir. Sonra bu heyecansal nitelikleri yoluyla ona bir 'bütün”ün anlamım ge­tirir, onu simge yapar. Heyecan, hem gösterilen şeyde (ropresento) vardır, hem de göstermede (reprosentatıon) Hiçbirşey yakın plandan daha somut değildir Ona soyut bir anlam veren yalnızca anlaşmadır Bir kaynağın yakın planı artık herhangi bir kaynak defledir, şu kaynak da değildir, ama yal­nızca "kaynak" olmakta ve bu düşünceye bağlı olan bütün heyecanlan, duy­guları beraberinde getirmektedir Temizlik, saflık, serinlik duygularını ve düşüncelerini aynı anda verir.

Diyebiliriz ki yakın plan, somut olduğu ölçüde soyut bir anlam ka­zanmaktadır. Bir İpte sallanmakta olan şu gülünç nesne, gözlükler; heyecan­lar (duygular) düzeyinde bir yıkıntının, çöküşün yansımasıdır. Denize atıl­mış sahibini simgelerken (bütün veren parça) aynı zamanda sahibinin yan-sınıflı rejimin iflasını da simgelemektedir. Gerçekte doktorun kendisi de ait olduğu sınıfı yansıtan bir başka simgedir, yani daha büyük bir bütünün parçasıdır.

"Sıcağı, kronometre göstererek, zamanı, takvim yapraklarını açarak, düşmeyi, buz üzerinde formüller vererek anlatamayız, onların psikolojik ya da fizik izlenimlerim, duygularını vermek gerekir." demektedir Eisenstein . "Kurgunun yararı, belirti etkiler yaratmak değildir: bir anlatım biçimi, dü­şünceleri iletme yolu olmasıdır." ,

Kaynak: Joan MITRV

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder