3 Haziran 2011 Cuma

Pudokvkin ve Sinemada Kurgu Sanatı




“Kurgu, film sanatının temelidir.” diyor Pudovkin. Bazıları bu terimi safça film parçalarının kronolojik olarak birbirine bağlanması olarak algılıyorken, bazıları da yavaş ve hızlı film olmak üzere iki türlü kurgudan bahsederken, Pudovkin kurguyu filmin temel yapı taşı olarak tanımlıyor. Bunu açıklarken de edebiyattan örnekler veriyor. Edebiyatın kurgusundan bahsediyor. Örneğin tek başına çok fazla bir anlam ifade etmeyen bir sözcüğün iyi bir kurguyla daha başka sözcüklerle birlikte bir cümle içinde kullanıldığında nasıl bir etki yarattığından bahsediyor. Film kurgusunda ise çekilmiş her film parçacığı yönetmenin kendi cümlesini oluşturması için gerekli birer kelime oluyor. Bu film parçacıkları tek başına tıpkı sözcükler gibi bir anlam ifade etseler de bu anlam çok dar ve kabadır. Bu film parçacıkları asıl anlamlarını tamamlanmış cümle olan filmin içindeki doğru yerlerini aldıktan sonra kazanacaklardır.

Pudovkin film için “çevirmek” kelimesini kabul etmiyor onun yerine “kurmak” sözcüğünü kullanıyor. Ona göre bir film çevrilemez, kendisine has hammadde ile yeniden kurulur. Pudovkin’e göre çekilen her görüntü perdede hareket etse de birer ölü nesnedir. Bu nesne ancak diğer nesnelerle birlikte düzenlenirse, başka görsel görüntülerin bireşiminin bir parçası olarak filmsel yaşama kavuşur.

“Kurgu temel yaratıcı güçtür” diyor Pudovkin ve devam ediyor; “bu gücün yardımıyla ruhsuz fotoğraflar (tek tek çekimler) canlı, sinemalık biçime sokulur. Ve doğa ancak kurgunun üzerinde çalıştığı hammaddeyi verir. İşte gerçek ile film arasındaki ilişki de tam budur.” Bazen seyirciye bir olay, hatta bir oyuncu bir bütün olarak değil, sahne ya da insan vücudunun çeşitli parçaları gösterilir. Bir filmin bu yolla meydana getirilişine, yani bütünü parçalarına ayırdıktan sonra bu parçalardan filmsel bir bütün kurulmasını “Kurucu Kurgu” olarak tanımlıyor.

Pudovkin ve Sinemanın Temel İlkeleri
Pudovkin senaristin, olayın kaba öyküsünü anlatmakla yetinmemesi gerektiğini söylemektedir. Senarist, kameranın bütün değişik durumlarını (genel çekim, omuz çekim vb.) ve diğer teknik yollarını (kararma, çevrinme vb.) da düşünerek yazmalıdır senaryosunu. Senaryodaki en küçük öğeyi bile titizlikle anlatmalıdır. Şüphesiz bir yönetmen gibi çok ayrıntılı teknik hesaplamalara girmeyecektir fakat senaristin senaryo çalışması teknik yönden ne kadar tamam olursa, perde üzerindeki görüntülerin kendi tasarladığı biçimde görme ihtimali o kadar artacaktır. Pudovkin senaryo üzerine yaptığı çalışmalarda senaryoyu üç taslak şeklinde ele almıştır.

1. Tema
2. Olgu
3. Olgunun sinemasal işlenişi

Ona göre tema sanat üstü bir kavramdır ve doğadaki herşey, senaryonun temasını oluşturabilir. Fakat senarist çok geniş olan bu yelpazede, huni yöntemini izleyerek kapsamı daraltmalıdır. Senaryo yazarı, yazdığı en ufak şeyi perde üzerinde hayal etmek zorundadır. Ve senaryo yazarı bu görüntülere hükmetmesini ve bunların arasından en açık, en canlı olarak gözünün önüne getirebildiklerini seçmesini öğrenmelidir. Pudovkin sinema üzerine yaptığı çoğu kuramsal çalışmalarını, sessiz filmlerden yola çıkarak yapmış olsa da, söylediği çoğu şey, sesli sinemada da güncelliğini korumaktadır.

Pudovkin yazdığı Sinemanın Temel İlkeleri kitabında senaryonun yanı sıra kamera hareketleriyle ilgili ve diğer sinema öğeleri ile ilgili temel ve öz bilgiler sunmaktadır. Açılma, kararma, örtülü çekim, zincirleme, çevrinme, öne ya da geriye kaydırma vb. kamera hareketlerinin yerinde ve etkili kullanılması ile ilgili temel bilgilere de yer verdiği bu kitabında yapısal kurguya da değinmektedir. Yapısal kurgu kapsamında çekim ölçeklerinin etkili kullanılmasıyla ilgili temel bilgiler sunmaktadır.

Ayrıca aynı kitapta Pudovkin, “Ayrımın Kurgusu” başlığı altında filmsel zaman ve filmsel mekândan örnekler eşliğinde bahsetmektedir. Bu bölüm altında sinemasal zaman ve mekânın reel zaman ve mekândan nasıl farklılaştığını Kuleşov deneylerinden örnekler vererek açıklamaktadır.

Pudovkin, en çok kurgu üzerinde durmuştur. Özellikle Mat(Ana) filminde de buzu çözülen dereyi kullanarak doruğa olaştırdığı Sembolik Kurgu ve Koşut Kurgu üzerine özellikle eğilmiştir. Bunların yanı sıra karşıt kurgu, birlikte oluş ve kılavuz kavram gibi kurgu türleri üzerine de çalışmıştır. Sembolik kurguya örnek verirken özellikle Eisenstein’in Grev filmini örnek vermektedir. Bu filmde işçilerin kurşunlandığı sahnelerin paralelinde bir mezbahada boğazlanan boğalar gösterilmektedir.

Pudovkin Kuleşov ile yaptıkları denemelerden gelen “Bağlantısal Kurgu” adını verdiği farklı bir anlayışa dayanan sinema kuramını geliştirdi. Pudovkin’e göre “kurgu ‘izleyicinin psikolojik rehberliğini’ kontrol eden bir yöntemdi.” Bu açıdan onun kavramı tamamen dışavurumcudur. Yani ağırlıklı olarak yönetmenin izleyiciyi nasıl etkileyeceği ile ilgilidir. Yaptığı deneyler sonucunda Pudovkin yukarıda da adı geçen beş kurgu (Karşıtlık, koşutluk, simgecilik, eşzamanlılık ve yinelemeli motif (kılavuz kavram) tipini keşfetmişti.

Pudovkin biçimin kategorilerini keşfetti ve onları çözümledi. Daha da önemlisi o büyük ölçüde çekimin önemiyle ilgilendi ve aslında bu nedenle onu gerçekçi olarak değerlendirme noktasına kadar gelindi. Kurguyu karmaşık bir olgu, filmin yüreği olarak gördü fakat kurgunun amacının anlatıyı değiştirmekten çok onu desteklemek olduğunu düşündü.
Ve öyle de yaptı.

KAYNAKÇA
1. Bir Film Nasıl Okunur, James Monaco, oğlak yayınları, 2000.
2. Sinemanın Temel İlkeleri, Pudovkin, bilgi yayınları, Çev: Nijat Özön.
3. Dünya Sinema Tarihi, Rekin Teksoy, oğlak yayınları, 2005.
4. Film Duyumu, Sergey Eisenstein, payel yayınları.
Hazırlayan: Broadcasterinfo Dergisi, Memduh YAĞMUR

1 yorum: