2 Haziran 2011 Perşembe

Sinema ve Zaman

SİNEMA ve ZAMAN

Sanat insanın zihinsel yaratımları içerisinde zorunlu bir biçim olarak ortaya çıkar. Çünkü, söz konusu olan sanatta olsa bilim de olsa ya da başka bir etkinlikte olsa bütün mesele düşüncenin kendini ortaya koymasıdır. Bu bize, sanatın en az felsefe kadar zorunlu bir etkinlik olduğunu gösterir. O halde sanat, sadece hoşa giden bir etkinlik olmanın ötesinde, felsefeyle beraber insanın bu dünyadaki düşünme sürecine katkı sağlayan etkinliktir.

Sinema felsefe açısından 20. Yüzyılın en çok konuşulan tartışılan sanattıdır. Çünkü insanlık tarihinde ilk kez bir sanat imge ve hareketi birleştirmiştir. Resimde fotoğrafta imge hareketsizdir onların imgesini zihnimizde canlandırırız. Ancak sinemada imge kendi hareketini kendisi gerçekleştirir.

Sinemada zamana değinmeye başlamadan önce ilk olarak sinemanın günümüzde aldığı rolü kavramak çok önemlidir. Bu rolü ve zaman kavramının kullanımını kavramak için başvuracağımız kaynak 20. yüzyılın en önemli filozoflarından Gilles Deleuze’dur. Çünkü Deleuze ilk kez sinemanın düşünsel bir etkinlik olduğunu, daha doğrusu, düşüncenin günümüzde farklı bir şekilde kendini sunma ihtiyacından sinemanın doğduğunu belirtmiştir. Yani bir yeni etkinlik günümüzde felsefenin misyonunu üstlenme amacını gütmüştür. Deleuze’e göre sinema sanatlar arasında ilk kez imgelerle kavram yaratan bir sanat olarak belirir. Kavram ne demektir. Eğer kavram düşünce kesitiyse ve sinemada bunu perdeye aktarıyorsa sinemanın felsefenin misyonunu üstlendiği söylenebilir. Modern sinema, kavram yaratıcı olmasıyla diğer etkinliklerden ayrılır ve modern düşüncenin birçok önemli problemine yeni boyutlar getirir. Bu açıdan, sinemanın temelini oluşturan “sinematografik imge”dir. Deleuze bu düşünsel boyutunu zamansal boyutunu hareket ve zaman imgesi bakımından ortaya koyar.

Sinemanın zaman serüvenini iki temelde ele almak mümkün: birincisi hareket imgesine dayalı zaman anlayışı: Bu dönem zamanın harekete tabi olduğu ve hareketin doğurduğu değişimin sunulduğu zaman. Sinemanın 28 aralık 1895 yılından II. dünya savaşına kadar olan dönemi bu zaman anlayışına göre tanımlanır. Bunu felsefede Antik çağ zaman anlayışı olarak ifade edebiliriz. Antikçağ felsefesinde hareket, ‘değişim’in kendisinden yola çıkılarak art arda gelen ‘ansal’ yer değiştirmeler olarak açıklanır. ‘Zaman’ kavramının açıklanmasında da, en genel anlamda, şeylerin ve bu şeylerin hareketleri temel alınır. Zaman değişimden bağımsız olmadığı gibi, değişimin kendisi de değil. Bu anlayış zamanla ilgili ortaya çıkmış ilk görüştür. Bu anlayışta zaman bir tarzdır, bir varlık değildir.

İkincisi ise zaman imgesine dayalı zaman anlayıştır. Bu da sinemadaki Kantçı devrimdir de denebilir. Yani hareketin zamanı belirlemediği ama zamanın hareketi belirlediği anlayıştır. Zamanın harekete tabi olarak, art arda gelme ile açıklandığı ilk felsefi zeminin karşıtı olarak Kant zamanı, insanın doğuştan getirdiği ve deneyimi mümkün kılan kavramlar olarak tanımladığında bu ilişki tamamen tersine döner. Bunu deleuze şöyle ifade eder:

“Menteşeler, kapının çevresinde döndüğü eksendir. Latincede, cardo, zamanın ölçtüğü devirsel hareketlerin, içerisinden geçtiği ana noktalara (cardinal points) zamanın tabiiyetini belirtir. Zaman, menteşelerinde kaldığı sürece, harekete tabidir: Zaman, hareketin ölçüsüdür, aralığın veya sayının ölçüsüdür. Bu antik felsefenin görüşü idi. Fakat çivisinden çıkmış zaman, hareket - zaman bağıntısının tersine çevrilmesi anlamına gelir. Ki bu da Kantçı devrimden başka bir şey değildir.” [1]

Hareket imgesine dayalı sinemada tek tek imgenin bir anlamı yoktur. Tek imge sadece bir düşüncenin kesitini ifade eder. Bu kesitler bir araya gelerek bütün oluşturur. Bu bütün hareket imgesine dayalı sinemadaki asıl hedeftir. Hedefte herkes aynı temada uzlaşır. Bu yüzden özellikle 2. dünya savaşında Hit’lerin propaganda malzemesi haline getirilmek istenmiştir. Çünkü bütüne götürmek bu sinemanın karakteristik özelliği ve her kes aynı oranda bu sinemada etkilenebilir.

Zaman imgesine dayalı sinema aslında özne sinemasıdır. Tek tek imgeler bir bütünü oluşturmak için sinema perdesine yansıtılmaz. Her imge bağımsız olarak bir özelliğe sahiptir. Bu imgelerin birliği herkesin uzlaşabileceği bir bütüne yöneltmez. Filmin her karesinde farklı zamanların var olduğu ve bu farklılığın diğer imge ile ilişkisi içerisinde değişebildiğini söyleyebiliriz.

Sinemada zaman kavramının kullanımını anlamak için tarih boyunca süre gelen zaman anlayışından bahsetmek gerekir. Hareket imgesine dayalı zaman anlayışının benimsendiği döneme örnekler olarak Hitlerin propaganda filmlerini verebiliriz. Ayrıca Türk sinemasında ki ideolojik örneklerde bunu doğrular.( Bir Millet Uyanıyor, Tarkanlar, Malkoç Oğulları, Kara Muratlar vb.) Çünkü ardı ardına gelen hareketler her bireyde aynı duyguları oluşturuyordu. Fakat zaman imgesine dayalı sinemada her parça kendi anlamını taşıyordu bu yüzden ideolojik açıdan kullanılması imkânsızdır. Zaten zaman imgesinin ideolojik olarak kullanılması mümkün değildir.

Takev Lisesi Tümünü Yasla

Arda Todurga

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder