4 Haziran 2011 Cumartesi

Sinematografa Giden Yolculuk

İlk ortaya çıktığında, içinde bulunulan çağa adını verebilecek kadar büyük değerde bir icat olan ve Latince hareket anlamına gelen “kinema” sözcüğünden türeyen sinemanın mucidinin kim olduğu çok tartışılan bir konudur. Her ne kadar sinemanın doğuşu Lumiere Kardeşler’e atfedilse de sinema, birçok çalışmaların sonucu meydana gelen çeşitli alanlardaki değişik buluşların toplamıdır denilebilir.

Peter Mark Roget (1779 - 1869)


Sinematograf icat edilinceye kadar bu alanda yapılmış olan birçok araştırma ve buluşlar ancak meraklı birer fizik denemesiydi. Hareket hâlindeki objelerin optik görünüşünün bilimsel araştırması, İngiltere’de Peter Mark Roget’in 1824’te Kraliyet Ailesi’ne sunduğu bir inceleme ile başlar. “Hareket Eden Cisimlere Nazaran Görme Kuvvetinin Devamı” başlıklı bu inceleme birçok araştırma ve icatların ortaya çıkmasını sağlar. Bunlardan en önemlileri, birbirinden ayrı olarak hareketin aşamalarını belirleyen ve resimlerin seri hâlinde görülmesini sağlayan “Phenakistoscope” dur (1826). 1


Phenakistoscope

Muybridge :

Hareketin çözümlenmesi konusunda en önemli deneyi Eadweard James Muybridge (1830- 1904) gerçekleştirdi. Yirmi yaşında İngiltere’den Amerika’ya göç eden Muybridge (asıl adı E. James Muggeridge), fotoğrafçılık yaparak ünlendi. Central Pacific demiryolunun yapımının fotoğraflarını çekerken, demiryolu şirketinin sahibi Leland Stanford’la tanıştı. Yarış atları besleyen, Kaliforniya valiliği (kimi kaynaklara göre de senatörlüğü) de yapmış olan Leland Stanford, o yıllarda bilim adamlarının zihnini kurcalayan bir sorunu çözmek istiyordu. Leland Stanford, dörtnala giden bir atın ayaklarının bir an bile olsa tümüyle yerden kesilmediğine inanmaktaymış ve bu konuda arkadaşlarıyla iddiaya girmiş. Kendi fikrini kanıtlamak için Muybridge ve bir demiryolu mühendisi olan John Isaac’ın yardımından yararlanmış. 1872’de 25.000 Dolara girdiği iddiayı Stanford 1877 yılında kazanabilmiştir.

Muybridge zaten hareketin anlarını, kısa parçalarını inceleyen bir fotografçıydı. Isaac’la birlikte 24 fotoğraf makinasından oluşan bir sistem oluşturmuşlardı. Bir yarış alanına yan yana yerleştirilen kameraların örtücülerine bağlanan ince teller pistte enlemesine geriliyor ve at bu tellere değdiğinde fotoğrafı çekilmiş oluyordu. Zahmetli ve uzun bir işti bu, ama sonunda başarıldı ve atın koşu anındaki çok kısa aralıklı 24 pozu kaydedilmiş oldu. Yaş kolodyum tekniğiyle dört nala giden bir atın an be an bütün hareketlerini kayıt altına almayı başarır.2 Böylece insan gözünün göremediğini fotoğraf görünür kılmıştı.


Muybridge

Bundan sonra Muybridge, çeşitli hareketlerin anlara bölünmüş hallerini gösteren fotoğrafları, dönen bir tekerleğin üzerine yerleştirerek bunları sihirli fener aracılığıyla bir perdeye yansıtmayı denedi. Perdede hareket yanılsaması elde edilmişti. Bu çalışmalarına “Hareket Eden Resimler” adını koydu.3 Muybridge fotoğraflarını, komutla idare edilen 12-40 adet kamerayla çekmekteydi. Fotoğraf makinelerini yan yana yerleştiriyor ve fotoğraf konusunun önlerinden geçmesi sırasında anlık kısa aralıklarla açılıp kapanan elektromanyetik objektif kapakları kullanıyordu. 4

Muybridge daha sonra insan vücudunun hareketlerini inceledi. On iki fotoğraf makinesi kullanarak çeşitli açılardan (yandan, önden, arkadan) çektiği fotoğraflarla, erkeklerin, kadınların, kuşların ve başka hayvanların değişik hareketlerini inceledi. Bu amaçla binlerce fotoğraf çekti. San Francisco’da ve Fransız ressam Meissonier’nin çağrısı üzerine gittiği Paris’te gösteriler yaptı. Meissonier, insan vücudunun anatomisinin anlaşılması açısından Muybridge’in deneylerinin büyük önem taşıdığını kavramış, bu nedenle onu Fransa’ya çağırmıştı. Muybridge Animals in Motion ve The Human Figure in Motion adlı iki kitap da yayınladı. 5

Hareketin - çeşitli anlarını ardı ardına tek bir kamerayla kaydedilmesi 1882’de Etienne Jules Marey tarafından gerçekleştirildi.


Marey:


Film kamerasının- gerçekleşmesinde payı olanların başında Marey gelmektedir.

Marey, Muybridge’in yayınlarından çok etkilenen bilim adamlarından biriydi. Özellikle hareketin eğri ve salınımsal modellerini inceleyen Marey, kuşlarla ilgili çalışmalarında Muybridge’in yöntemiyle ilgilenmişti. Muybridge, Paris’te Etienne-Jules Marey’le (1830-1904) de tanıştı. Fizyoloji uzmanı ve Bilimler Akademisi üyesi Marey, Charles Darwin’in “doğal ayıklanma” temelli evrim kuramını doğrulayacak bilimsel bir yöntem geliştirmek istiyordu. Kalbin atışını ve kan basıncını grafik olarak belirleyebilen bir araç keşfetmiş, bu buluşunun ardından College de France’ta ders vermeye başlamıştı. İnsanın ve hayvanın yürümesini grafik olarak saptayabilirse, zaman içindeki işlevsel değişikliklerin, organlarda nasıl bir değişmeye yol açtığını da (evrim) ortaya çıkarabileceğini düşünüyordu. Marey’e göre, bilim adamları doğanın yöntemlerini çözünce, bu yöntemleri uygulayabileceklerdi. Kuşun nasıl uçtuğu belirlenince, uçan bir aygıt yapılabilecekti. Muybridge’le görüş alışverişinde bulunduktan sonra Marey, “fotoğraf tüfeği” adını verdiği bir fotoğraf makinesi geliştirmişti. Fotoğraf tüfeği, gökbilimci Janssen’in Venüs’ün Güneş’in önünden geçiş evrelerini saptamak için kullandığı “fotoğraf tabancasının” daha geliştirilmiş bir türüydü. 1874’de güneşin önünden geçen Venüs’ün fotoğrafını çekmek üzere bir fotografik tüfek yapmıştı. Bu aygıtta, dönen bir disk üzerinde duyarlı yüzeyler belli aralıklarla yer alıyor ve tetiğe basıldıkça ardı ardına (70 saniyede bir) görüntü elde edilebiliyordu. Janssen, toplu Colt tabancasının düzeneğine benzer bir düzenekle, belirli aralıklarla Venüs’ün resimlerini çekmişti.

Marey bu düzeneği geliştirerek, saniyede peşpeşe on iki fotoğraf çekmeyi başardı ve uçan bir kuşun hareketlerini saptadı. Makine küçük, hafif, kullanışlı ve kuşları doğal ortamlarında saptamaya yeterli hızdaydı. Marey, fotoğrafları ilkin duyarlı bir kağıt üstüne, daha sonra da selüloit film üzerine çekti. Selüloit film üzerine çekim yaptığında, alet artık “kronofotoğraf’ (chronophotographe) adını almıştı. Böylece, dakikada yüz fotograf karesini elde etmeyi başardı. Üstelik Marey’in kamerası elde taşınabiliyordu. Marey kendi yöntemiyle çeşitli hareket dizileri hazırladı. 1894 tarihli Hareket (Locomotion) adlı kitabında ise Chrofwphotography adını verdiği bu yöntemin kalp ve damar hastalıklarının teşhisinde nasıl yararlı olacağını açıklıyordu. 6

Marey yalnızca hareketi çözümlemekle yetindi. Marey’in de, Muybridge’in de çalışmaları yalnızca bilimsel bir amaç güdüyordu. Oysa Emile Reynaud, “optik tiyatro” adını verdiği gösterilerle Lumire Kardeşler’in öncüsü olacaktı.


Marey in 12 kuş fotosu ve çektiği tüfek biçimindeki makinasının görünüşü


Emile Reynaud ve Optik Tiyatro:

Canlandırma sinemasının da öncüsü sayılan Emile Reynaud (1844-1918), dönemin araştırmacılarının çoğu gibi, yarı bilimsel La Nature dergisi okuruydu. Bu dergide okuduğu optik yanılsamalara ilişkin bir yazı, praksinoskop (praxinoscope) adını verdiği bir alet yapmasına yol açtı. Fenakistiskop’un gelişmiş bir türü olan ve 1878 Paris Sergisi’nde büyük ilgi uyandıran praksinoskopta, resimler elle boyanıyor ve resim sayısına eşit sayıda yüzü olan bir prizma oluşturan aynalarca yansıtılıyordu. Praksinoskop çok kısa süre içinde dönemin en yaygın oyuncağı oldu. Reynaud küçük bir işlik kurarak praksinoskop üretmeye koyuldu. Daha sonra praksinoskopa bir de büyülü fener ekleyerek, bir perde üzerinde canlı resimler göstermeyi başardı. Teker teker çizimler perdeye yansıyınca, hareket ettikleri izlenimi doğuyordu. Reynaud, Paris’teki balmumu heykelleriyle ünlü Grvin Müzesi’nde “optik tiyatro” adını verdiği düzenli gösteriler yaptı ve bu gösteriler büyük bir ilgi topladı. Reynaud’nun kendisinin çizip boyadığı bu canlı resimlerin kahramanları, oda, bahçe, sokak, alan gibi ortamlarda hareket ediyordu. Resim kahramanları cambazlar, hokkabazlar, soytarılar, keman çalan maymunlar, mama yiyen bebeklerdi. Reynaud’nun gösterim düzeneği karmaşık olsa da, bu gösteriler sonuçta sinema gösterisiydi. Çünkü birbirini izleyen durağan resimler bir perdeye yansıtılınca, (sinemada olduğu gibi) hareket ettikleri izlenimini doğuruyordu. Reynaud, resimleri kenarları delikli selüloit bir şerit üzerine çiziyordu. Böylece Reynaud, daha sonra sinemanın kullanacağı delikli filmin, ilk kullanıcısı oldu. Filme ad konmasını da, ilk kez Reynaud gündeme getirdi. 1892 yılının 28 Ekim tarihinde, Grvin Müzesi’nde yapılan ilk optik tiyatro gösterisinin programında 3 filmi yer alıyordu.

E. Reynaud

Canlı müziğin eşlik ettiği bu filmlerin süresi on dakikayla on beş dakika arasında değişiyordu. Her filmin üzerinde elle çizilip, boyanmış yedi yüzü aşkın çizim bulunuyordu. Bu program iki yıla yakın süre gösterildi. Artık programı yenilemek gerekiyordu ama kimi kez günde on iki gösteri yapan Reynaud, yeni film hazırlamaya zaman bulamıyordu. Yine de 1894’ün sonuna doğru Reve au Coin du Feu (Ocak Başında Düş) adlı yeni bir film hazırladı. Reynaud’nun optik tiyatrosu 1900 yılına dek sürdü. Bu süre içinde on bini aşkın gösteri yapıldı. Bu gösterileri beş yüz bini aşkın seyirci izledi. Ama sinemanın yaygınlığa kavuşması, optik tiyatroyu işlevsiz kıldı. 7

Bütün çalışmalarına rağmen, Émile Reynaud bu işten pek gelir sağlayamamıştır. Ancak daha sonra bu konuyla ilgilenen Émile Cohl, 1907 yılında büyük resimler çizmeyi ve bu resimlerin teker teker fotoğraflarını çekmeyi düşündü ve bu düşüncelerini gerçekleştirerek canlı resmi dünyaya tanıtmayı başardı.

Görüntünün kaydedilmesi için 1890’lı yıllarda aynı anda bir çok bilim adamı denemeler yapıyordu. Thomas Alva Edison ise 1888’de üzerine ses kaydedilen mum silindirli fonografı, daha sonra da kameranın ilk biçimi sayılan “kinetoskop” adını verdiği gösterim aygıtıyla 15 metrelik bir film şeridinin üzerindeki görüntüleri kesintisiz olarak art arda yansıtmayı başardı.8

Fakat halka açık ilk gösteri Lumier Kardeşlerin 28 Aralık 1895 tarihinde yaptığı gösteridir ve çoğu sinema tarihçilerine göre de bu tarih sinemanın doğuşu olarak görülmektedir.


Dipnotlar

  1. Milli Eğitim Bakanlığı / MEGEP. 2008: 14
  2. Vargı, Elif : Edward Muybridge.
  3. Teksoy Rekin, “Sinema Tarihi” İstanbul 2005. s.23
  4. İcatlar, Görsel Kitaplar, 1989 İstanbul. s.51
  5. Teksoy Rekin. a.g.e. s.23
  6. Abisel Nilgün.”Sessiz Sinema”.Ankara 1989, s.11-12
  7. Teksoy Rekin. Sinema Tarihi” İstanbul 2005, s.24
  8. NTV 2009, Sinema 114 Yaşında, 4.2.2009

Kaynaklar :

  1. Abisel Nilgün.”Sessiz Sinema”.Ankara 1989, s.11-12
  2. Teksoy, Rekin “Sinema Tarihi” İstanbul 2005.
  3. Milli Eğitim Bakanlığı / MEGEP. “Sinemanın Doğuşu”. Ankara 2007.
  4. İcatlar, Görsel Kitaplar, İstanbul 1989.
  5. Vargı, Elif . Eadweard Muybridge. http://www.fotoritim.com/yazi/elif-vargi--eadweard-muybridge
  6. NTV, Sinema 114 Yaşında, 4.2.2009
  7. Vikipedi.org
  8. The history of the discover of cinematography. http://www.precinemahistory.net/index.html
  9. History of cinema: http://radford.edu/~wkovarik/class/history/treasury/mh.cinemahistory.html
http://www.broadcasterinfo.net/79/sinema.html

Yazan-Hazırlayan: Broadcasterinfo Dergisi Memduh YAĞMUR

1 yorum:

  1. Broadcasterinfo dergisindeki Sinema tarihi yazı dizimdeki bu ve bir kaç makalelemi sitenize ismimi koymayarak ve bazılarında dipnotsuz olarak koyduğunuzu gördüm.
    Yazılarıma ismimin konmasını ve dipnotların eklenerek yeniden girilmesini, aksi takdirde bütün yazılarımın silinmesini isterim.
    Memduh YAĞMUR

    YanıtlaSil