10 Haziran 2011 Cuma

Kurgunun Temelleri

KURGUNUN TEMELLERİ

Bir filmin, programın ya da belgeselin kurgusunu yapmak, elmas işçiliğine

benzetilebilir. İşlenmemiş durumdaki bir elmasın gerçekten elmas olduğuna inanmak zordur.

Henüz kurgu masasında düzenlenmemiş bir filmin görüntülerini seyreden kişi de olayın

birçok noktasını anlayamaz. İşlenmemiş elmasın, gerçek güzelliğinin anlaşılabilmesi için

kesilmesi, parlatılması ve yerine yerleştirilmesi gereklidir; aynı şekilde bir film de kurgu

masasında düzenlendikten sonra gerçek değerini bulabilir. Yani hem elmas, hem de film atılan

parçalarla zenginleşir. Elmasın ya da filmin pek çok yüzü, en son kesim yapılana kadar net

değildir.

İyi bir kurgucu titiz bir işçi ve bir sanatçıdır. Görüntülerdeki fazlalıkları alır, hikâyeyi

en iyi anlaşılacak ve seyirciyi etkileyebilecek şekilde sıraya koyar, kötü çekimlerin kusurlarını

örter. İyi bir kurgucu olmak için yalnızca teknik bilgi de yeterli değildir. Kurgucu hem

konusuna hâkim olmalı, hem de yaptığı işe bir sanatçı duyarlılığıyla yaklaşmalıdır.

Bu modül kitapçığında kurgunun ne olduğundan başlayarak tarihçesini, türlerini,

amaçlarını inceleyecek ve kurgu yaparken kullanılan geçiş türlerine göz atacağız. Bu modülle

öğreneceğiniz temel kurgu bilgisi, kurgu yapacak teknik personel dışındaki kişiler, özellikle

çekimde çalışan personel için gereklidir. İyi bir kurgu bilgisine sahip yönetmenler,

kameramanlar, ışıkçı ve sesçiler, çekim esnasında hem daha verimli ve hedefe dönük bir

çalışma yürütür, hem de kurgunun işini kolaylaştırırlar.

Kurgunun ne olduğunu, amaçlarını, tarihçesini ve önemini analiz edebileceksiniz.

Sevgili öğrenci, Bbu faaliyet öncesinde yapmanız gereken öncelikli araştırmalar

şunlardır:

. Kurgunun önemi ve türleri konusunda bilgi edininiz.

. Sizi en çok etkileyen filmleri düşününüz ve bunların kurgusunda diğer filmlerden

farklı ne tip teknikler kullanıldığını sınıfta arkadaşlarınızla paylaşınız.

1. KURGU

1.1. Kurgu Nedir?

Görüntülerin ve seslerin bir senaryo dâhilinde belli bir amaca uygun olarak peş peşe

sıralanmasına “kurgu” veya “montaj” denir. Video kurgu çalışmaları televizyonculuk, sinema

ve reklaâmcılık sektörleri için büyük önem taşıyan bir iştir. İyi bir senaryoya, kaliteli

oyunculara sahip ve iyi çekilmiş bir sinema filmi, kötü bir kurgucunun eline düştüğü takdirde

değerinden çok şey kaybedebilir, izleyici tarafından anlaşılmayabilir. Bu durumun tam tersi

de mümkündür: iyi bir kurgucu, yapımı çok daha hareketli, canlı, anlaşılır kılabilir, belirli

noktalara kadar çekim hatalarını veya oyuncuların kusurlarını giderebilir.

Görüntü kurgusu yapan kişiler TV kuruluşlarında veya yapım şirketlerinde kurgucu,

montajcı gibi isimlerle veya kullandığı bilgisayar programının ismiyle (Avid’ci gibi) anılırlar.

Montajcılık basit düzeyde kesme ve birleştirme işi için kullanılırken kurguculuk teknik bilgi

dışında estetik ve kişisel yetenek gerektirir. İyi bir kurgucuda bulunması gereken bazı

özellikler şunlardır:

. Kurgucu iyi bir gözlemci olmalı, geniş bir algılama sezisine sahip bulunmalıdır.

Bu özelliğini geliştirmek için izleyicinin özelliklerini öğrenmeye çalışmalı, insan

psikolojisini tanımalıdır.

. İyi yapılmış işleri ve yeni akımları izleyerek kendini geliştirmelidir.

. Teknolojik gelişmeleri yakından takip etmelidir.

. Yapımcı ve yönetmenin dediklerini dikkatle dinleyerek uygulamalı, bir adım

sonrasını düşünmeye çalışmalıdır.

. Mümkünse çekim aşamasında da bulunmalı ve aynı sahnenin birkaç çekimi

yapıldıysa hangisinin daha iyi olduğunu not almalıdır.

. İşini yaparken kararlı ve hızlı olmalı, işverenin zamanını ve parasını boşa

harcamamalıdır.

. Teknik ya da kurguyla ilgili sorunlar üzerine yanlış ya da eksik bilgi

vermemelidir.

Kurgu öğrenmek isteyen kişiler TV programlarını, sinema filmlerini, reklaâmları ya da

klipleri seyirci gözüyle izlemekten kurtulmalıdır. TV karşısında oturduğu koltuktan kalkıp

işin mutfağına geçmeli, yapımı bir bütün olarak değil de parçalarıyla ayrı ayrı

algılayabilmelidir.

Bir yapımın kurgusunda ön planda olan kişiler yönetmen ve kurgucudur. Yönetmen,

görüntülerin çekimini gerçekleştirir ve işin nihai sonucunun ne olması gerektiği konusundaki

en yetkili kişidir. Kurgucu teknik ve estetik bilgisiyle yönetmenin kafasında oluşturduğu

resmi gerçekleştirir. Ancak tecrübeli bir kurgucu sadece yardımcı olmakla kalmazz,

fikirleriyle yönetmene ilham verebilir.

Bir kurgucu işini yaparken birkaç soru sürekli zihninde döner durur:

. Bir çekimden diğerine ne zaman ve nasıl geçmeliyim?

. Çekimlerin sırası nasıl olmalı?

. Yaptığım kurgu, filmin kolay anlaşılmasını sağlıyor mu?

. Yaptığım kurgu, izleyicinin daha keyifle seyretmesini, daha fazla korkmasını,

üzül-mesini veya gülmesini sağlayabiliyor mu?

1.2. Kurgunun Önemi

Rus sinema kuramcısı Lev Kuleşov, montajın amacını şöyle tarif etmiştir: “Üzerine harfler yazılmış küpleri bir araya getirerek kelime kuran çocukların yaptığı gibi, yönetmen de filmi yapmak için ayrı, birbiriyle ilgisi olmayan, farklı an ve günlerde çekilmiş parçaları bir araya getirerek dağınık pozları en uygun, anlamlı, eksiksiz ve düzenli bir şekilde sıralamalıdır.”

Kuleşov seyircilerin olayı anlamlandırmaları bakımından kurgunun nasıl bir önem taşıdığını görmek için 1920’lerde bir de deney yapmıştı. “Kuleşov etkisi” (Kuleshov Effect) adı verilen bu deneyde önce yüzünde hiçbir ifade olmayan bir adam yakın plan çekildi, ardından ise bir tas çorba, küçük bir kız çocuğu ve bir tabut görüntülendi. Bu 4 görüntüden daha sonra şu şekilde üç kısa film oluşturuldu:

. film: Adam-çorba-adam

. film: Adam-kız çocuğu-adam

. film:; Adam-tabut-adam

Filmsel Zaman

TV stüdyo canlı yayınında gösterilen olay, gerçek yaşamda ne denli sürüyorsa,

yapımda da aynı sürede oluşacaktır. Bu nedenle TV yönetmeni bu olayı gerçek

yaşamdaki süre içinde çeşitli çekimlerle, olduğu gibi seyirciye göstermek zorundadır.

Mesela bir oyuncu bir odayı baştan sona geçsin ve diğer odaya girsin. Bu oyuncunun

hareketi TV canlı yayın çekiminde birebir süresinde izleyiciye aktarılır. Filmde ise tüm

bu olayı gerçek yaşamdaki sürede göstermek zorunda değiliz. Oyuncunun yürüyüşünün

bazı kısımlarını atabilir, bazı kısımları gerçek süresinden daha uzun kurgulayabiliriz.

Yani filmlerde bir olayı gerçek yaşamdakinden daha kısa ya da daha uzun verebiliriz.

Buna “filmsel zaman” diyoruz.

Filmsel zaman keyfîdir, yönetmen ve kurgucu, bütün bir günü birkaç dakikaya

sığdırabilecekleri gibi birkaç dakikalık bir olayı gerçek süresinden daha uzun bir sahne

hâlinde kurgulayabilirler. Alfred Hitchcock, “Notorious” (1946) adlı filminde bütün bir

gece süren bir partiyi filmde 8 dakikada göstermiş, buna karşın parti öncesi hazırlık

sahnesinde kadın oyuncunun, kocası banyoda yıkanırken komodinin üzerinde duran

anahtarlığı çalmasını gerilim arttırmak için çok fazla uzatmıştır. Zaten Hitchcock,

“Film, hayatın sıkıcı anlarının kesilerek kısaltılmış hâlidir” diyerek bir filmin gerçek

hayatta yaşananları birebir zamanlamasıyla vermeye mecbur olmadığına işaret eder.

Bu üç kısa film, üç farklı denek grubuna seyrettirildi. Birinci filmi, yani yüzünde bir

ifade olmayan adam, ardından çorba kâsesi ve tekrar adamın yüzünü seyreden gruba adamın

yüzünde nasıl bir ifade olduğu soruldu. Grubun çoğunluğu bu soruyu “açlık” şeklinde

cevaplandırdı. Aynı soruya ikinci filmi seyredenler “sevgi” üçüncü filmi seyredenler ise

“üzüntü” şeklinde cevap verdi. Seyirciler, adamın çekimiyle birlikte gösterilen görüntü

arasında psikolojik olarak bir bağlantı kurup farklı anlamlar çıkarmaya çalışmışlardı. Çünkü

seçilen ve ardarda sıralanan görüntüler izleyicinin mesajınızı nasıl algılayacağını etkiler.

Çekimler filmde öyle bir biçimde peş peşe getirilir ki, izleyiciler gerçekte görmedikleri bir

şeyi görmüş gibi olurlar.

Kuleşov iki ayrı sahnenin birleşmesinden yeni bir mana, yeni bir temsil ve bu

sahnelerin hiç de ifade etmediği üçüncü bir anlam ortaya çıktığını belirterek:: “Bu keşfim, beni

hayrete düşürdü. Bundan sonra montajın ne kadar büyük bir güce sahip olduğunu

kavrayabildim.” demiştir.

Bütün bunların ışığında bir filmin aslında üç kere çekildiğini söyleyebiliriz:

Projesenaryo aşamasında,

2. Çekimler aşamasında,

3. Kurgu aşamasında. İyi bir film her üç aşamanın da başarıyla gerçekleştirilmesiyle ortaya çıkar.

1.3. Kurgunun Tarihçesi

Sinemayla televizyonun toplumsal hayata girmesi arasında yarım asırlık bir zaman farkı vardır. Dolayısıyla görüntü kurgusunun temellerinin sinema ile atıldığını, televizyonunsa sinemadan gelen bu birikimi alarak kendisine uyarladığı söylenebilir.

Sinemanın ilk yıllarında kurgu yalnızca değişik sahnelerin bir araya getirilip birleştirilmesiydi. Çekilen görüntülerdeki fazla kareler kesiliyor, filmler sahne sahne birbirine bağlanıyordu. Zamanla bir filmin kesilip birleştirilmesi için teknikler geliştirildi. Bu tekniklerle hem filmin seyirci tarafından daha kolay anlaşılması, hem de verilmek istenen etkinin güçlendirilmesi hedefleniyordu. Yirminci yüzyılın başlarında teknolojik bir buluş olarak parlayan sinemanın bir sanat dalı hâaline

gelmesi, kurgunun gelişmesi ile mümkün oldu.

Sinema tarihinde kurguyu bilinçli olarak uygulayan, Amerikalı yönetmen David Wark Griffith’tir. Griffith, 1908–1912 yılları arasında çevirdiği 400 civarında kısa filmle sinemanın imkânlarını zorladı. Bu yönetmenin özellikle Charles Dickens’in romanlarındaki kurgulama tekniğini ve paralel anlatım yöntemini sinemaya uyguladığı bilinmektedir. Griffith’in en önemli filmi, sinemaya teknik olarak büyük yenilikler getiren ve iyi bir gişe başarısı sağlayan ama ırkçılık yaparak zencileri aşağıladığı için çok eleştirilen “Bir Milletin Doğuşu”dur (1915). Yakın çekim, iris, kararma ve açılma gibi pek çok çekim-kurgu tekniğini geliştiren Griffith, “Ticaretten anlasaydım bu tekniklerden birkaçını patente bağlardım ve yüzyıl film çevirsem kazanamayacağım parayı kazanırdım.” demiştir.

Kurgu estetiği konusunda Rusya’da da çalışmalar yapıldı. Sovyetler Birliği döneminin

sinemacıları Eisenstein, Kuleşov ve Pudovkin, kurgunun insan algısı üzerindeki tesirlerini

araştırdılar. Eisenstein, ünlü filmi Potemkin Zırhlısı’nda en çarpıcı kurgulamayı elde

edebilmek için çok çaba göstermiş ve bu filmi sinema okullarında uzun yıllar boyunca örnek

film olarak seyrettirilmiştir.

Günümüz sinemasında kurgunun önemi daha da artmıştır. Sinemanın ilk yıllarında çok

az sayıda geçiş kullanılırken artık filmlerde çok daha fazla geçiş yapılmaktadır. Yeni

teknolojilerin ve bilgisayar efektlerinin kullanılmaya başlamasıyla bazı yapımların kurgu

aşaması çekim aşamasından daha uzun sürmektedir.

1.4. Kurgu Yapma Amaçları

Her video kurgu bir amaca hitab eder. Yapılmış olan çekimleri kurgulamanın dört ayrı

amacı olabilir. Bunlar:;

. Düz birleştirme:

En basit kurgu türüdür. Bir programa ait değişik parça

görüntüler senaryoda bulunan sıraya göre dizilir.ler. Bu tip bir kurgu çok fazla vakit almaz.

Süreyi ayarlama (trim): Programı oluşturan çekimlerin gerektiğinden daha uzun veya

kısa olduğu durumlarda görüntüler kurgulanır ve programın süresine sığacak şekilde

ayarlanır. Görüntülerin program için ayrılan süreden daha uzun olması veya filmin izleyicileri

sıkacak kadar uzun sürmesi önemli bir sorundur. Bazı yönetmenler, filmleri sinema

gösteriminde yapımcı şirket tarafından kısaltıldığı için filmin şirket tarafından kesilmemiş

hâalini film DVD’lerine eklerler (Director’s Cut).

Görüntülerin önceden belirlenmiş süreyi aşması kadar, belirlenmiş sürenin altında

kalması da önemli bir sorundur. Çekilen görüntüler yetersiz ve kısa kaldıysa ya kurgu

çalışması sırasında aynı görüntüler birkaç kez tekrarlanır ya da yeni görüntüler çekilerek

yapıma eklenir.

Hatayı giderme:

Stüdyo kayıtlarında oluşan hata ya da hatalar zincirini gidermek için

görüntülerde düzenleme yapılır. Bu hatalar teknik veya içerik yönünden oluşmuş olabilir.

Görüntünün veya sesin kalitesiz olması, görüntü-ses arasında senkron olmaması, aks çizgisi

vb. kurallara kurgu sırasında uyulmaması gibi teknik hatalar, kurguyu yeniden yapmayı veya

kurgu üzerinde düzeltmelere gitmeyi gerektirir.

Aynı şekilde yapımın içeriği de belli yönlerden kusurlu veya eksik bulunarak kurgu

çalışması tekrarlanabilir. Yanlış yapılmış bir kurgunun filmin anlaşılmasını zorlaştırması,

hukuk kurallarının ihlal edilmiş olması, bölümlerin birbiriyle çelişmesi veya mantık

hatalarının bulunması bu sebepler arasındadır.

. Etkiyi arttırmak:

Programın içindeki olayları yönetmenin olaya bakış biçimini

de dikkate alarak belirginleştirmek, programın görsel ve fikri çekiciliğini arttırmak için kurgu

yapılabilir. Böyle bir kurgu yoğun bir emek ve işçiliğin yanı sıra tecrübe ve estetik bilgisi de

gerektirir.

2. KURGU TÜRLERİ

Yayıncılık sektöründe her tip programın hem türüne, hem de yayın zamanına (canlı

veya banttan) göre farklı bir kurgulama şekli vardır. Üzerinde çalışılan programın türüne

uygun bir hazırlık çalışması yapılması ve doğru kurgu yönteminin seçilmesi hem daha hızlı ve

kolay kurgu yapmamızı hem de ortaya çıkardığımız ürünün yayıncılık ölçütlerine uygun

olmasını sağlar. Şimdi yapımın niteliğine, yani programın türüne göre kurgunun türlerine göz

atalım.

2.1. Yapımın Niteliğine Göre Kurgu Türleri

2.1.1. Drama Kurgusu

Sinema televizyondan yaklaşık yarım asır önce icat edildiği için görüntü kurgusunun

sinema ile başladığı söylenebilir. Sinemanın ilk yıllarında yani sessiz filmler döneminde

oyuncular olayın tüm akışı mimikler ve vücut hareketleriyle seyirciye aktarıyorlardı. Bu da

oyunculuk kabiliyetinin önem kazanmasına sebep oldu. Zaten bu dönemde kameraların

hareketleri ve kurgu imkânları çok sınırlıydı.

Sinema filmi kurgusu genellikle Moviola, KEM veya daha gelişkin kurgu üniteleriyle

yapılır. Bu cihazlarda film kareleri tek tek seyredilir ve çekim sayılarına göre yan yana

eklenir. Kaba kurgu (rough editing) adı verilen bu ilk aşamadan sonra ince kurguya (final

editing’e)’e geçilir. Kaba kurgusu yapılan film, kurgucu ve yönetmen tarafından tekrar

seyredilir, her sahnenin uygun kesim noktası mumlu kalemle işaret edilir ya da makasla

kesilir. Kesilen ya da işaret edilen yerler daha sonra bir yapıştırıcı üzerinde birbirine eklenir.

Film parçalarını birbirine yapıştırmak için özel bir zamk kullanılır. Kurgucu silme, kararma,

açılma, zincirleme gibi optik efektleri, ince kurgusu yapılan çalışma kopyası üzerinde kırmızı

renkli mumlu kalemle işaret eder ve laboratuara gönderir. Daha sonra tamamlanmış olan

çalışma kopyası ses ve müziklerin eşleşmesi için seslendirme stüdyosuna gönderilir.

Sinema filmlerinin çekimi, fotoğraf filmine benzer film yüzeyi üzerine kaydedildiği

için kurgusu da oldukça zahmetlidir. Öncelikle, ses ve görüntü farklı bantlara

kaydedildiğinden bunların eşgüdümlü (senkronize) hâale getirilmesi gereklidir. Ayrıca sinema

filmleri fiziki olarak da çok yer kaplarlar. 30 metre uzunluğundaki bir film bandı, sadece 1

dakikalık görüntü içerir. “Kıyamet” (Apocalypse Now) filminin 230 saatlik yani 370 bin

metrelik ham film çekiminden kurgulanarak kısaltılmış olması, bu işin zorluğu hakkında bir

fikir verebilir. Bu film uç bir örnek olsa da, çoğu sinema filminde çekildiği hâalde

kullanılmayan görüntülerin (tekrar çekimleri, farklı açılardan çekimler veya çıkartılan

sahneler) miktarı, kullanılandan kat kat fazladır. Kurguda elimizdeki malzeme ne kadar

fazlaysa o kadar fazla bakılması, denenmesi gereken yol vardır ve bu, işi oldukça uzatır.

Günümüzde filmli sinema kameraları terk edilip HD ve benzeri türde dijital kameralarla

çekime başlandığı gibi, analog kurgu sistemleri de yerlerini hızla dijital, bilgisayarla kurgu

sistemlerine bırakmaktadır. Dijital kurgu sistemlerinde hem dijital kameralarla çekilenn, hem

de filmli kameralarla çekilen görüntüler kurgulanabilir. Eğer filmli kamerayla yapılan

çekimler dijital sistemde kurgulanacaksa film, “telesine” adı verilen bir işlemden geçirilir ve

dijital ortama aktarılır.

Klaket ne işe yarar? Sinema filmlerinin çekiminde “klaket”

(clapboard) adı verilen 2 parçalı bir ahşap malzeme kullanılır. Her

çekimin başında klaketin kapanma görüntüsüyle sesi kameraya ve

ses kayıt cihazına kaydedilir.

Klaket kullanmanın iki amacı vardır:

Birincisi, klaket üzerine her çekimden önce tebeşirle filmin adı, çekim tarihi,

çekilen sahne ve çekim numarası ile çekim tekrarının sayısı yazılır. Yönetmen ve

kurgucu kurguya başlarken görüntüleri senaryo sayfalarındaki sahne ve çekim

numaralarına göre aramak için her film bandının başındaki klaket görüntüsüne bakarlar.

Klaketler ayrıca filmin ses ve görüntülerinin eşleştirilmesinde (senkronizasyon)

kullanılır. Sinema filmlerinde sesler ve görüntüler farklı bantlara kaydedilir.. Kurgu

sırasında filmde klaketin kapandığı anın görüntüsüyle ses bandında klaketin kapanma

(tak) sesinin duyulduğu nokta alt alta getirildiğinde ses ve görüntü bantları eşleştirilmiş

olur. Bu yapılmadığı takdirde ses görüntüye göre geriden veya ileriden gidebilecek,

örneğin, izleyici bardağın düşmesini gördükten birkaç saniye sonra kırılma sesini

duyacaktır.

Dijital film kurgu sistemleri yönetmene ve kurgucuya birçok avantaj sağlar. Bunlardan

bazılarını şöyle sıralayabiliriz:

. Daha uygar bir çalışma ortamı

. Daha düşük maliyet

. Daha fazla hız

. Daha küçük ekip

. Malzemeye kolay erişim

. Değişik kurgu seçeneklerinin korunması

. Sesin gelişkin kullanımı

. Daha fazla efekt kullanma şansı

Ancak bir analog filmin hızlandırılmış gösterimiyle dijital (sayısal) görüntünün

hızlandırılmış gösterimi konusunda analog film kullananlar daha avantajlıdır. Örneğin, her iki

sistemde film parçamızı 10 kat hızlandırdığımızı düşünelim. Analog sistemler bu

hızlandırmayı hiç kayıpsız yapabilir.ler. Bir saniyede 25 kare yerine 250 kareyi, hızlandırarak,

ama hiçbirini atlamadan oynatabilirler. Oysa aynı hızlandırmayı bir dijital kurgu sisteminde

yaptığımızda sistem on kat hızlı gösterim yapabilmek için malzemenin yüzde 90’ını atar, yani

bize her on kareden sadece birini gösterir. Dolayısıyla hızlandırılmış görüntüler konusunda

analog kurgu sistemleri bize daha zengin detaylar sunar, ayrıntıları kaybetmez.

2.1.2. Belgesel Kurgusu

Televizyon ve sinema belgesellerinin doğa, tarih, bilim, gezi, araştırma gibi birçok alt

türü vardır. Belgesellerde önce belirlenen konuya ve senaryoya göre görüntü çekimi yapılır

veya arşivlerden görüntülü-sesli malzeme toplanır. Belgesel kurgusunun en zor taraflarından

biri, izlenmesi ve seçilmesi gereken ham görüntünün çokluğudur. Mesela, Fransız yapımı

“Kuşlar Kanatlı Uygarlık” belgeseli için 3 yılda 300 saatlik çekim yapılmış, ancak bunların

sadece 1,5 saati filmde kullanılabilmiştir. Ancak özellikle tarih konulu belgesellerde tam tersi

durum da söz konusu olabilmekte, özel çekilen veya arşivlerden toplanan görüntüler

belgeselin süresine göre yetersiz kalabilmektedir.

Belgeselde görüntülerin kurgulanma sırası genellikle çekim sırasıyla paralel gider.

Örneğinn,; göçmen kuşların bir yılını anlatan belgeselin kurgusunda görüntülerin, çekilme

sırasına göre sıralanması uygun olacaktır.

Video görüntülerin yanı sıra yapımı renklendirmek, anlaşılmasını kolaylaştırmak

amacıyla fotoğraflar, resimler, grafikler ve animasyonlar da belgesellerde kullanılır.

Fotoğraflar, sabit görüntüler olduğu için kurgu sırasında fotoğraf üzerinde yakınlaşıp

uzaklaşma (zoom) netleme-bulanıklaştırma (fokus-defokus) ile yukarı-aşağı hareketler (pantilt)

uygulanması yapımın canlılığını arttırarak izleyicinin dikkatini odaklandırır. Ayrıca

fotoğraflar arası geçişlerde değişik video efektler de uygulanabilir.

Belgesel filmlerin önemli bir ögesi de müzik ve efektlerdir. Yapımcının bütçesine göre

belgesel için özel müzikler yaptırılabilir veya konuya uygun düşen sanatçı albümleri telif

ücretleri ödenerek kullanılabilir. Müziğin görüntünün ruhunu yansıtması ve verilen mesajı

güçlendirmesi önemlidir. Ayrıca, kurgunun hızıyla müziğin ritmi de eşleşmelidir.

Belgesel görüntülerindeki doğal sesler ve konuşmalar, çoğu zaman konunun

anlaşılması için yeterli olmaz ve görüntünün üzerine okunmak üzere belgesel metinleri yazılır

ve bir spikere okutulur. Belgesel metni, görüntü çekimlerinden önce yazıldıysa sözün

görüntüyü desteklemesi için metinde değişiklikler yapılabilir.

Kurgu çalışması tamamlandıktan sonra yapım sinema için hazırlandıysa film fragmanı,

televizyon içinse tanıtım VTR’si hazırlanır.

2.1.3. Reklam Kurgusu

Televizyon reklaâmcılığı, sınırlı zamandan dolayı mesajın hızlı ve anlaşılır bir biçimde

iletilmesi gereken bir görsel türdür. Bundan dolayı reklaâm filmleri daha fazla yazı ve görüntü

efekti, daha yoğun ve etkili müzikler içerir; görüntüler genellikle diğer TV yapımlarına göre

daha hızla akar. Reklaâmların kurguları da yayın süresiyle kıyaslanmayacak kadar uzun

sürebilir.

Bir reklâm filminin hazırlanmasında senaryo belirlendikten sonra, “storyboard” adı

verilen ve çizgi romana benzeyen karakalem çizimleri yapılır. Reklaâm filminin çekiminde ve

kurguda sıraya konmasında, bu çizimlerdeki kamera çekim açıları ve çekim ölçekleri dikkate

alınır. Reklamın kurgusu yapılırken de eldeki görüntüler storyboard’daki sıraya göre

kurgulanır. Görüntünün üzerine gerekli müzik, efekt, yazılar ve animasyonlar eklendikten

sonra reklam yayına hazır hale gelir.

2.1.4. Müzik Klibi Kurgusu

Müzik klipleri (veya diğer adıyla video klipler), tıpkı reklaâmlar gibi görselliğin ve

estetiğin ön planda olduğu çalışmalardır. Müzik klipleri diğer tüm video kurgu

çalışmalarından çok temel bir farkla ayrılır. Bu da kurgunun görüntü değil, ses öncelikli

yapılıyor olmasıdır.

Müzik kliplerinde konsept ve senaryo belirlendikten sonra tesbit edilen mekâanlarda

sanatçı ve gerekliyse klip oyuncuları çekimlenir. Sanatçı, klibi yapılan parçayı farklı

mekânlarda ve farklı çekim ölçekleriyle çekimlenirken birkaç kez baştan sona seslendirir. (Bu

çekimler sırasında kaydedilen sanatçının sesinin kurgu açısından bir değeri yoktur. Çünkü

kurguda şarkının orijinal stüdyo kaydı kullanılacaktır.).

Çalışmanın kurgusuna geçildiğinde ilk olarak klibi yapılan müzik parçasının tamamı

çalışma alanına baştan sona döşenir. Müzik kliplerinde başka bir ses öğesinin kullanımı çok

nadir olarak yapılır, bunlar da genellikle kapı veya dalga sesi gibi ortamı anlatan küçük ses

parçalarıdır. Klibe görüntülerin döşenmesinde ise varsa konunun akışı takip edilir, eğer

konulu bir klip değilse, görüntüler müziğin ritmine uygun aralıklarla peşpeşe eklenir.

Görüntülerin sıralanmasında, sanatçının ağız hareketlerinin ve varsa dansçıların figürlerinin

müzikle ters düşmemesi, geriden veya ileriden gitmemesi önemlidir. Hareketli parçaların

kliplerinde daha hızlı geçişler vardır ve klip, daha fazla görüntü parçası içerir.

Müzik kliplerinde en çok tercih edilen yöntem budur. Ancak başka şekillerde de müzik

klipleri hazırlanabilir; örneğin, albümün sahibi olan sanatçının hiç görünmediği ve tamamen

dansçı/oyuncuların yer aldığı klipler, ya da video çekim yapılmadan, sadece animasyonların

oynatıldığı klipler de yapılmaktadır.

2.1.5. Tanıtım ve Fragman Kurgusu

Film fragmanları, sinema salonlarında ileri bir tarihte oynatılacak veya yeni gösterime

girmiş sinema eserlerini tanıtmak için kurgulanmış birkaç dakikalık video görüntülerdir.

Filmin konusunu, görüntü kalitesini ve oyuncularını en iyi anlatacak görüntüler peşpeşe

eklenir. Fragmanda filmin orijinal sesleri kullanılabileceği gibi filmi daha iyi özetlemek ve

izleyicileri özendirmek için bir üst ses (voice over) da de kullanılabilir.

Televizyon filmleri, dizileri ve programları için yapılan tanıtım videoları da sinema

fragmanları ile benzer yapıdadır. Aslında bütün tanıtım videolarında temel amaç, yapımın

görüntü-ses kalitesi, kurgusu, konusu veya kadrosu hakkında özendirerek o türün

meraklılarının yapımı izlemesini sağlamaktır.

2.1.6. Haber Kurgusu

TV haberleri günlük olarak üretilen ve yayınlanan yapımlar olduğundan kurguları da

son derece hızlı yapılır. Ancak bu durum haber kurgusunun basit veya kolay olduğu anlamına

gelmez. Bazen haber bülteni içinde 3 dakika yer tutacak bir haberin kurgusu için saatlerce

uğraşıldığı da olmaktadır.

Haber kurgusu, “Kurgu Teknikleri ve Estetiği” dersinin içerisinde müstakil bir modül

olarak yer aldığından burada detaylarına girilmeyecektir.

2.1.7. Program Kurgusu

Televizyon programları bir yayıncı kuruluşun kurgu işleri içinde en çok yer tutan

yapımlardır. Filmler, diziler ve müzik klipleri genelde yayıncı kuruluşların haricinde

kurgulanır. Televizyon kuruluşları içinde ise haber, program jenerik ve tanıtım kurguları

yapılır. Bir TV kanalının günlük akışının büyük çoğunluğunu canlı veya banttan, değişik türde

programlar oluşturur. Canlı veya banttan programların kurgusunun nasıl yapıldığını şimdi

“Yayın Zamanına Göre Kurgu Türleri” başlığı altında inceleyeceğiz.

2.2. Yayın Zamanına Göre Kurgu Türleri

2.2.1. Canlı Yayınlanan Programların Kurgusu

Canlı yayınlanan programların kurgusu çekimin yapıldığı anda, yapım kontrol

odasında, yani ana reji’de yapılır. (TV kuruluşundaki kontrol odalarını 10. sınıf Radyo-TV

Yapımcılığı dersinin modüllerinden olan “Televizyon Yapım Mekânları”nda öğrenmiştik.)

Stüdyolarda bulunan kameralardan gelen görüntüler, yapım kontrol odasındaki yönetmen ve

resim seçici tarafından seçilir, programa ait sesler sesçi tarafından, yazı ve grafikler ise KJ

operatörü tarafından eklenir ve tümünün birleşimi yayına gönderilir. Yani canlı yayın

programların kurgusunda geriye dönerek hatayı düzeltme veya herhangi bir bölümü

değiştirme şansımız yoktur. Bu yüzden çok fazla dikkat, özen ve hız gerektirirler.

Canlı yayın programlarda araya banttan görüntüler de eklenebilir. “VTR görüntüsü adı

verilen bu görüntüler önceden hazırlanmış ve kurgulanmıştır. Stüdyo programının içinde

yayın sırası geldiğinde yayın mikserine bağlı bir VTR cihazından oynatılarak yayına

gönderilir.ler. Bu VTR görüntüleri; programın eski bölümlerinden seçmeler, başka TV

programları, film fragmanları, sokak röportajları, program konuğunun hayatı vs. gibi

içeriklere sahip olabilir.

Naklen yayın programlar ile canlı kayıt programlar da yayın zamanına göre bu kategori

içine girer. Naklen yayınların canlı yayınlardan en temel farkı, yapımın stüdyo dışından

gerçekleştiriliyor olmasıdır. Canlı kayıt programlar da program süresi kadar bir süre içinde

çekimlenirlier ve kurguları kurgu odalarında değil, yapımın çekildiği anda yapım kontrol

odasında yapılır ve bir banda kaydedilir. Yani canlı yayın, naklen yayın ve canlı kayıt

programların kurguları birbirleriyle temelde özdeştir.

2.2.2. Banttan Yayınlanan Programların Kurgusu

Çekim aşamasının gerçekleşmesiyle yayına hazır hâale gelmeyen programlar,

“bant’tdan yayınlanan programlar” sınıfına girer. Dramalar, belgeseller, reklaâmlar, müzik

klipleri ve haberler bu türdendir. Bu tip yapımlarda çekim aşaması, programın yayını için

geçilmesi gereken merhalelerden sadece birisidir. Çekim sonrası, bazen çekim öncesi ve

çekim aşamasının toplamından bile daha uzun sürebilir. Yani bu tip programların canlı

yayınlanmama sebebi bir tercih değil, çoğu zaman zorunluluktur.

Televizyonculuğun ilk yıllarında tıpkı bir tiyatro eseri sergiler gibi televizyonda filmler

ve diziler canlı yayınlanmıştır. Ancak günümüzde böyle bir yapım, televizyonculuğun geldiği

nokta için çok kuru ve basit kalacaktır. Günümüzde bir dizi birçok mekânda çekilmekte,

kurgusunda görüntü ve sesi birçok işlemden geçirilmektedir.

Yakın yıllara kadar gerek TV programı, gerekse de dizi film kurguları analog kurgu

setlerinde yapılmaktaydı. Son yıllarda ise her türden yapımın kurgusu bilgisayar ortamına

taşınmıştır. Dijital kurgu kendi içinde bazı zaafları barındırsa da hem esnekliği hem de

sunduğu sınırsız seçenekler sayesinde, analog kurgu setlerini yayıncılık piyasasından

silmektedir.

Banttan yayınlanan progamların kurgusuna başlamadan, programda kullanılacak tüm

video görüntü, ses, efekt, müzik, grafik veya animasyonlar bir araya toplanır. Bu kaynaklar

programın formatına uygun bir şekilde peşpeşe eklenerek kurgu yapılır. Çalışma

tamamlanırken, program için ayrılan sürenin altında kalınmamaya veya bu süreyi aşmamaya

dikkat edilir. Tüm işlemler bitip kurgu tamamlandıktan sonra hazırlanan yayın kasedini baştan

sona kadar dikkatle seyrederek ses ve görüntüde hata olup olmadığı kontrol edilmelidir.

3. GÖRÜNTÜ DİLİNİN NOKTALAMA İŞARETLERİ: GÖRÜNTÜ GEÇİŞ TÜRLERİ

VE ETKİLERİ

Hem televizyon, hem de sinema yapımları çekim, sahne, ayrım ve bölümlerden oluşur.

(Yapımın bölümlerini oluşturan bu kavramlar, Senaryo dersinin ilk modülü olan “Senaryonun

Temel Öğeleri” modülünde ayrıntılarıyla işlenmiştir.) TV ve sinema yapımları, genellikle

birden fazla kamerayla, farklı mekânlarda ve farklı zamanlarda çekilen görüntüler içerir. Aynı

ortamda çekim yapan farklı kameraların görüntülerini peşpeşe eklerken veya farklı

zamanda/mekânda çekilmiş görüntüleri bir kurgu cihazında sıralarken kullandığımız

yöntemlere, “görüntü geçiş türleri” denir.

Görüntü geçiş türleri, “görüntü dilinin noktalama işaretleri” olarak adlandırılır.lar.

Çünkü dilbilgisinde noktalama işaretlerinin önemi neyse, görüntü dilinde de geçiş türlerinin

önemi odur. İçinde hiçbir noktalama işaretinin olmadığı veya noktalama işaretlerinin tümüyle

yanlış kullanıldığı bir yazı okuduğumuzu düşünelim. Bu yazıyı büyük ihtimalle yanlış

anlayacak ya da okuduğumuzu tam anlayabilmekte zorlanacağızdır. İşte görüntü geçiş

türlerinin önemi de bu kadar büyüktür. Her tür yapımın kendine has bir dili vardır. Görüntüler

arasında geçiş yaparken uygun olmayan geçiş türlerinin kullanılması hem konunun

anlaşılmasını zorlaştırırr, hem de seyircinin izlediği programdan aldığı zevki azaltır.

Görüntü geçişleri, gereksiz görüntü parçalarının kullanımının da önüne geçer. Filmin

bir sahnesi kesintisiz olarak çekildiğinde ve kurguya bu şekilde eklendiğinde, hem filmin

temposu ağırlaşacak, hem de seyirci gereksiz bazı ayrıntıları da izlemiş olacaktır. İşte geçişler,

gereksiz görüntü parçalarının atılması ve peşpeşe eklenen görüntülerin uygun bir yöntemle

Sinema filmleri ve belgeseller, genellikle tek bir seferde çekilmez.. Bunun başlıca

sebepleri, mekânı yeniden düzenlemek veya farklı bir mekâna geçmek, oyuncuların

rollerini çalışmasını sağlamak, teknik ekibi ve cihazları yeniden konumlandırmaktır. Bu

yapımların bu şekilde kesintili çekilmeleri, bize her duygu ve öykü noktası için en

uygun kamera açısını seçme şansını verir. Böylece farklı açılardan, farklı

yüksekliklerden yapılmış çekimleri iç içe kurgulayarak toplamda daha büyük bir etki

elde edebiliriz. Örneğin, bir odada iki kişinin karşılıklı konuşmasını tek bir kameradan

ve kesintisiz çekmek yerine birden fazla kamera kullanır ve konuşmanın akışına,

oyuncuların hareketlerine en uygun görüş açılarını bularak çekimlerimizi buralardan

yaparsak, sahne, istediğimiz duyguyu daha iyi verir ve daha etkili olur. Eğer filmleri tek

bir kameranın açısından ve kesintisiz çekseydik, bir insan gözünün sıradan bakışını

andıracak bu çekim izleyicileri sıkabilecekti.

birbirine bağlanmasıdır. Örneğin,; iki kişinin karşılıklı konuşmasını düşünelim. Kamera iki

oyuncu arasında sağa sola dönüşler yaparak çekimi gerçekleştirsin. Kameranın birinci kişiden

ikinciye dönüş anlarını ve gereksiz cümleleri kurguda çıkardığımızda doğal bir kesme yapmış

oluruz.

Kullanacağımız görüntü geçiş türünü seçerken dikkat etmemiz gerekenler,; bu geçiş

türünün konunun anlaşılmasını kolaylaştırması ve mesajı güçlendirmesidir. Hangi geçiş

türünün o an için doğru olduğu, deneme-yanılma yöntemiyle de bulunabilir.

Görüntü geçişleri, ancak doğru yerde kullanıldığında bir anlam taşır.lar. Gereksiz

sayıda ve çok sık geçiş kullanmanın zararlarına sinema kurgucusu Walter Murch şu

cümlelerle işaret eder:

“Gereğinden fazla aktif ve devamlı plan değiştiren bir kurgucu aslında sürekli bir

şeyler göstermekten kendini alıkoyamayan bir tur rehberine benzer: “Ve orada Sistine Tavanı

varr, ve şurada Mona Lisaa, ve bu arada şuradaki yer karolarına bakın…” Bir turdaysanız

rehberin size bir şeyler göstermesini elbette istersiniz. Eğer rehberin (veya kurgucunun

diyelim) insanları ara sıra kendi seçimlerini yapmak veya hayal güçlerini takip etmekte

serbest bırakacak güveni yoksa “tam kontrol” gibi kendi kendini başarısız kılmaya mahkûm

bir amacı var demektir. Bir noktada insanlar kendilerini kısıtlanmış hissederler sonra da

enselerindeki sürekli baskı sebebiyle rahatsız olurlar.”

Görüntü geçişi yapmanın birçok şekli ve yöntemi vardır. Bilgisayarlı kurgunun TV

yayıncılığı ve sinema sektörüne girişinden sonra bu yöntemler olağanüstü derecede çoğalmış

ve zenginleşmiştir. Görüntü geçiş türlerini kendi içinde temel görüntü geçiş yöntemleri ve

efektli geçiş yöntemleri olmak üzere iki ana grupta inceleyebiliriz. Şimdi önce temel görüntü

geçiş yöntemlerine ve bunların oluşturduğu etkilere göz atalım.

3.1. Temel Görüntü Geçiş Türleri ve Etkileri

Temel geçiş yöntemleri kesme, zincirleme, bindirme, kararma ve açılma ile

bulanıklaşma ve netleşmedir. TV yapımlarında ve sinema filmlerinde en çok bu beş geçiş türü

kullanılır. Farklı amaçlarla kullanılırlar ve her birinin verdiği etki ayrıdır.

3.1.1. Kesme (cut)

Bir kameradaki görüntüden diğer kameradaki görüntüye doğrudan geçmektir.

Kurgumuzu analog kurgu setinde yapıyorsak iki farklı video görüntüyü kasetimize peşpeşe

eklediğimizde iki görüntünün arasında yaptığımız geçiş, kesmedir. Veya bir dijital kurgu

yazılımıyla kurgu yaparken görüntüleri aralarına herhangi bir geçiş efekti koymadan çalışma

alanında (timeline) sıralıyorsak, yine kesme ile geçişler yapmış oluruz.

Kesme, herhangi bir efekt kullanmadan geçiş yapma anlamına geldiğinden dolayı,

uygulanması son derece kolaydır. Teknik olarak türü veya ince ayarları yoktur, geçiş hızı

sabittir. Hem sinema, hem de TV yapımlarında en çok kullanılan geçiş türü budur. Kesme,

doğru olarak yapıldığında en az belli olan geçiştir çünkü insan gözünün bakış yön ve açı

değişimlerindeki doğal etkiyi verir.

Odada oturan bir oyuncuyu bel plan çektiğimizi düşünelim. Odanın kapısı çalıp

oyuncumuz başını kapı tarafına çevirdiğinde ve kapı açıldığında, ikinci kameradan açılan

kapıyı çeker ve bu iki görüntüyü peşpeşe eklersek, ideal bir kesme geçişi yapmış oluruz.

Çünkü odada biz de oturuyor olsaydık kapı çaldığı anda büyük ihtimalle başımızı kapı

tarafına çevirecektik ve görüş alanımız da kapı olacaktı (Tek kamerayla çekim yaparken

kamerayı oyuncudan kapıya doğru döndürmemiz bir kesme değil çevrinmedir. Kesme için

birbirinden bağımsız iki çekim gereklidir).

Kesme ile geçişin zamanlaması, seyirciye bazı mesajların aktarımını kolaylaştırabilir.

Bir karakter konuşmasını tam bitirmeden kesme yapıyorsak seyirciye o karakterin

söylediklerinin değersiz ve yüzeysel olduğunu hissettirmek istiyor olabiliriz. Tam tersi olarak,

eğer karakter sözünü bitirdikten sonra kesme yapmadıysak ve hâlâ onu göstermeye devam

ediyorsak, seyirciye onun yüzündeki ifadeyi görme ve doğruyu söylemediğini fark etme fırsatı

veriyor olabiliriz. Bu tip “geciken kesme”ler, izleyiciyi meraklandırmak için de kullanılabilir.

Kapı çalınıp odaya biri girdiğinde giren kişiyi göstermemek, seyirci üzerinde kuşku, merak ve

kaygı uyandırır.

Kesme normal olarak, ya yeni bir şey gösterilmek istendiğinde veya aynı kişi, cisimm,

ya da görüntüyü değişik ölçeklerde gösteren kameralar arasında ve daha yakın/daha uzak bir

çekime geçmek istendiğinde veya bir sahneden diğerine geçiş yapmak için kullanılır.

İdeal bir kesme geçişi, şu amaçlara hizmet eder:

. O andaki duyguya uygundur.

. Öyküyü ilerletir.

. Ritmik açıdan doğru zamanda gerçekleşir.

. İlgi odağını hep görüntüde tutar ve gözle takibi kolaylaştırır.

. Aks çizgisi vs. ekran kurallarına uygundur.

. Devamlılık kurallarına uygundur. (kişilerin ve eşyaların nerede olduğu

konusunda kafa karıştırmaz)

Eğer kesme, sıralanan bu maddelere uygun bir geçiş sağladıysa, başarılı olmuştur. Bu 6

madde içerisinde kuşkusuz en önemli olanı kesmenin o andaki duyguya uygun olmasıdır.

Kesme ile geçiş yapılırken aşağıda sıralanan hususlara dikkat edilmelidir:

. Kesme yapmak için bir “sebep” bulunması gerekir. Sebepsiz yere bir kesme

yapıldığında görüntü akışı bozulabilir.

. Kesme yapıldığı belli olmamalıdır. Unutmayalım ki çoğu zaman en iyi geçiş,

izleyicinin fark etmediği geçiştir.

. Bir çekimin ne kadar uzun süreceğini, yani ne zaman sonraki görüntüye

geçileceğini belirlemede müzik yol gösterici olabilir.

. Çok yakın bir çekimden çok uzak bir çekime kesme yapılmamalıdır (baş

plandan, genel plana gibi). Böyle bir durum izleyicinin gözünü rahatsız eder ve şaşırtır.

. Farklı çevrinme hızlarındaki çekimler birbiri ardına eklenmemelidir.

. Kamera açıları aynı olan iki görüntü peş peşe kullanılmamalıdır. (Görüntüdeki

nesnede sıçrama meydana gelir.)

. Kesmeler aks çizgisi kuralına (180 derece kuralı) aykırı olmamalı, seyircinin yön

duygusunu bozmamalıdır.

Kesme geçişinin uygulanma şekilleri şunlardır:

Harekete göre kesme:

Eğer oyuncuların bir hareketi anında kesme yapıyorsakk,

hareketin parçaları her iki çekimde de görülmelidir. Örneğin,; koltuğunda oturan bir kişiyi

görüntülerken bu kişinin ayağa kalktığını düşünelim. Oyuncumuz otururken birinci kamera

bel planda, ayağa kalktığında ise ikinci kamera onu boy planda çekimlesin. Birinci kameradan

ikinci kameraya kesme ile geçiş yapacağımızda, en iyi geçiş noktası “oyuncunun ayağa

kalkmaya başladığı an”dır. Bu şeklilde yapıldığında izleyici geçişin yapıldığını

hissetmeyecektir bile. Oysa oyuncu koltuğundan kalkmaya başlamadan veya kalkma hareketi

tamamlandıktan sonra kesmenin yapılması görüntülerin devamlılığını bozar.

Harekete göre kesme yapılırken dikkat edilmesi gereken önemli bir nokta da şudur:

uzak bir çekimden yakın bir çekime kesme yapılırken hareketin bitişine doğru, aksi durumda

ise hareketin başlangıcında kesme yapılmalıdır. Bu şekilde yaptığımızda hareketin tüm

oluşumu görüntü çerçevemizin içinde korunmuş olur.

Konuşmaya göre kesme:

Bir kişinin konuşması bitince, konuşmaya başlayan diğer

kişiye kesmektir. Eğer konuşan kişi uzun cümleler kuruyorsa, diğer kişilerin onu dinlemesi

veya ona beden diliyle tepkilerine de kesme yapılabilir veya mekân geniş plan bir çekimle

izleyiciye sunulabilir. Konuşmaya göre kesmede orta bir yol tutturmak gereklidir; aynı

çekimde uzun süre kalmak izleyiciyi sıkabilir ve dikkatini dağılabilir, çok sık kesme yapmak

ise çırpıntılı, izlenmesi güç bir çekim oluşturabilir.

Müziğe göre kesme:

Müziğin ön planda olduğu yapımlarda geçiş yerleri müziğin

ritmine göre belirlenebilir. Şarkı kliplerinde görüntü geçişi sayısı genellikle şarkının hızıyla

doğru orantılıdır. Hareketli şarkılarda daha çok, yavaş ve romantik parçalarda ise daha az

sayıda geçiş yapılır. Geçiş yapılacak noktaların seçiminde de müziğin vurgusu dikkate

alınabilir. Müziğin vurgusuna göre kesme, hem etkili hem de estetik açıdan doyurucu sonuçlar

sağlar. Müziğe göre kesme, şarkı kliplerinin yanı sıra müziğin ön planda olduğu stüdyo

program çekimlerinde veya sinema filmlerinde de kullanılabilir.

İlgi yönüne göre kesme:

Oyuncu, çerçeve dışında kalan bir yere baktığında veya

çerçeve dışındaki bir noktayı işaret ettiğinde, seyirci de bu bakılan veya işaret edilen noktayı

görmek isteyecektir. İşte bu an kesme yapmak için uygun bir zamandır. Bir tabancanın veya

fotoğraf makinesinin yöneltildiği nokta vs. de seyirci üzerinde ilgi uyandırır. İşte bu anlarda

yapılan kesme, seyircinin beklentisini karşıladığı için rahat bir geçiş olur.

Ateş edildikten sonra hedefteki kişiyi göstermek, ilgi yönüne göre başarılı bir kesmedir.

3.1.2. Zincirleme Geçiş (mix)

Dilbilgisinde noktalı virgülün gördüğü işi görür. En çok kullanılan ikinci geçiş türüdür.

Bir kameradan diğerine geçilirken, ilk kameranın görüntüsünün ağır ağır kaybolması, aynı

anda diğer kameranın görüntüsünün ağır ağır belirmesi biçiminde bir geçiş yöntemidir.

Yumuşak bir geçiştir. Zamanlar arası veya mekânlar arası geçişi anlatmak için çok sık

kullanılır. Örneğin,; aralarında birkaç aylık bir zaman dilimi olan iki sahneyi zincirleme geçiş

ile birbirine bağlayalım. Birinci sahnemizde oda içinde oyuncularımız konuşurlarken

kameramız yavaşça pencereye doğru dönsün. Pencereden güneşli bir gün ve bahçedeki

meyveye durmuş ağacı görelim. Bu ağacın görüntüsü yavaş yavaş silikleşirken aynı anda

soğuk, karlar içinde bahçeyi ve yapraklarını dökmüş aynı ağacın görüntüsü gelsin. Kamera

tekrar odanın içine geri döndüğünde artık oyuncularımızın önceki konuşmalarının üzerinden

birkaç ay geçtiğini anlarız.

Zincirleme geçiş sinema filmlerinde ve müzik kliplerinde sıkça kullanılır. Bu geçiş türü

olayın ritmini yavaşlattığından aksiyon filmlerinde ve hareketli şarkıların kliplerinde fazla

tercih edilmez.

Zincirleme geçiş, çekim hatalarını gidermek için de ideal bir yöntemdir. Aks sıçraması,

çerçeveleme hataları olan çekimler arasında bu geçiş türü kullanıldığında, izleyici hataları fark

etmeyecektir.

Zincirleme geçişin uygulanmasında şunlara dikkat edilmelidir:

. Zincirleme geçiş en az 2–3 saniye sürmelidir. Bu süreden uzun sürmesi isteğe ve

konunun o andaki akışına bağlıdır. Ama 2–3 saniyeden kısa süren bir mix, kötü yapılmış

kesme gibi görünecektir.

. Söyleşi ya da karşılıklı konuşmanın olduğu durumlarda zincirleme geçiş

kullanılmamalıdır. Böyle bir programda normal geçiş yöntemi kesme’dir. Karşılıklı

konuşmalarda kesme yerine zincirleme geçiş kullanılması olayın doğal ritmini bozar.

. Hareketli bir kameradan hareketsiz bir kameraya veya hareketsiz bir kameradan

hareketli bir kameraya zincirleme geçiş yapılmamalıdır. Daha doğrusu, kameranın hareketi

tamamlanmadan başka bir görüntüye herhangi bir şekilde geçiş yapılması çok doğru değildir.

3.1.3. Kararma ve Açılma

Her romancı, yazdığı romanın bölümleri arasında okuyucunun durup soluklanmasını

ister. Kararma ve açılma geçişi, peşpeşe kullanıldığında dilbilgisindeki yeni paragraf veya

yeni bölüme geçişe denk gelir. Kararma (fade out) bir sahnenin sonu, açılma (fade in) ise yeni

sahnenin başlangıcı manasını taşır. Tıpkı zincirleme geçişte olduğu gibi bu geçiş dee,

zamanlar arası geçişi belirtmek için kullanılabilir. Mesela akşam sahnesi bittiğinde ve oyuncu

uykuya yattığında görüntü yavaş yavaş kararır ve belirsizleşir. Oyuncunun sabahleyin odasına

güneş vururken uyanmasını ise görüntünün yavaş yavaş aydınlanması şeklinde görürüz. Bu iki

sahne arasında kararma ve açılma geçişi yerine örneğin, kesme geçişi kullansaydık, izleyici

iki sahne arasında ani bir atlama olduğu hissine kapılacaktır.

Görüntünün kararması ve aydınlanması, kameranın diyaframıyla oynanarak

yapılabileceği gibi bilgisayarda veya analog kurgu ünitelerinde de düzenlenebilir. Kararma ile

açılma genellikle peşpeşe kullanılır. Ancak filmlerin başlarında veya sonlarında tek başlarına

da kullanılabilirler. Örneğin; açılma geçişiyle başlayan bir film, en sonda sahnenin kararması

ile bitebilir.

3.1.4. Bulanıklaşma ve Netleşme

Kararma ve açılmada olduğu gibi birbirini takip eden iki harekettir. İlk sahnenin

görüntüsü gittikçe bulanıklaşarak belirsizleşir (out of focus), bu belirsizliğin içinde ikinci

sahnenin görüntüsü yavaş yavaş görünür hale gelir (sharp focus). Kurguda kullanılacak geçiş

yöntemleri çekimden önce belirlendiyse, bulanıklaşma ve netleşme efekti kamera objektifi

üzerindeki netlik bileziğiyle yapılabilir. Birinci sahnenin çekiminin son saniyelerinde netlik

bileziği manuel (elle) kontrol konumuna alınarak görüntü yavaş yavaş bulanıklaştırılır ve

kayıt bitirilir. Senaryoya göre bir sonraki sahnenin çekimine ise tamamen bulanık, net

olmayan görüntüyle başlanır ve netlik bileziği yavaşça çevrilerek görüntü netleştirilir. Bu etki,

bilgisayarlı kurgu sistemlerinde ve analog kurgu setlerinde de oluşturulabilir.

Bu geçiş yöntemi, daha çok öznel bakışın olduğu sahnelerde kullanılır. Oyuncumuzun

fenalaşarak yere düştüğü ve bayıldığı, sonra gözlerini bir hastane odasında açtığı bir film

çekimi düşünelim. Bu sahneyi oyuncunun gözünden seyirciye sunarsak, oyuncumuzun

fenalaştığı ve kendinden geçtiği sahnede kamera görüntüsü bulanıklaşır ve kamera sabitliğini

kaybederek yalpalamaya başlar. İkinci sahnede ise oyuncumuz gözlerini yavaşça açar, yavaş

yavaş netleşen görüntünün içinde, üzerine eğilmiş kendisine bakan yakınlarını ve doktoru

görür. Bu sahnede bulanıklaşma ve netleşme efektinin kullanılması, seyircilerin kendilerini

oyuncuyla özdeşleştirmesini ve daha fazla etkilenmelerini sağlayabilir.

3.1.5. Bindirme

İki kameranın görüntüsünün üst üste çakıştırılmasıdır. Zincirleme geçişe benzetilebilir;

ancak zincirleme geçişte ilk görüntü yavaş yavaş silinirken ikinci görüntü yavaş yavaş belirir.

Bindirme de ise her iki görüntü uzun süre ekranda birlikte, sabit bulunur. Duruma göre

görüntülerden biri daha belirgin olabilir. Bu geçiş görüntüye şiirsel bir hava verir. Sinemanın

ilk yıllarında film bandı üzerine üst üste iki kere çekim yapılarak iki farklı görüntünün aynı

anda filmde görünmesi sağlanabiliyordu (superimpose). Günümüzde ise farklı kameraların

çektiği görüntüler aynı görüntü karesinde birleştirilerek bu etki sağlanmaktadır.

Görüntünün üzerine eklenen yazılar da bindirme sınıfına girer.

Tam ekran bir görüntünün üzerine konan küçük ekran video görüntüler ile görüntülerin

üzerine eklenen yazı, şekil ve grafik çalışmaları da bindirme kategorisine girer.

Bindirme şu amaçlar için yapılabilir:

. İki ayrı olayı aynı anda göstermek,

. İki ayrı konu arasındaki benzerlik ya da farklılıkları aynı anda göstermek,

. Bir işin başlangıç ve son durumunu bir arada göstermek, vs. gibi.

Bindirme geçişinin uygulanmasında şunlara dikkat edilmelidir:

. Tanıtma yazısı bindirirken görüntünün ve yazının zıt renklerde olmasına, yazının

görüntünün içinde kaybolmamasına dikkat edilmelidir. Yazı gölgelendirilerek de

görünürlüğü arttırılabilir.

. Bir konuşmacının üzerine tanıtma yazısı bindirilecekse bel çekim veya omuz çekim

gibi uygun bir çekim ölçeği tercih edilmelidir. Boy çekim veya yakın yüz çekim

yapılırken kişilerin isimleri veya diğer bilgileri bindirme olarak kullanılmamalıdır.

. Kullanılacak tanıtma yazısı çerçevenin alt kısmına yakın, uygun bir yerde

olmalıdır.

. Tanıtma yazıları ve akan yazılar ekranda rahatça okunabilecek bir süre tutulmalıdır.

Ölçümüz, yazıların yüksek sesle ve rahat okunabilecek bir süre görüntüde

kalmasıdır.

3.1.6. Donma

Sahnenin sonunda görüntünün dondurularak filmin bitirilmesidir (freeze). Özel etki

anlarında çok güçlü bir geçiş olabilir. Mesela filmin bitiş sahnesinde oyuncunun sevinçli,

kızgın, korkmuş yüz ifadesinin dondurularak filmin bitirilmesi izleyicilerin dikkatini bu yüz

ifadesine uzun süre bakmaya ve onun anlamına yoğunlaşmaya sevkedebilir. Fransız yönetmen

Truffaut, “400 Darbe” (Les Quatre Cent Coups, 1959) filminin bitiş sahnesinde ilk kez

“donma” etkisini denedi. Bu kapanış, filmin sonunu yorumlamaya açık, izleyiciyi düşündüren

bir şekle soktu.

3.1.7. İris

Genellikle filmlerin başında veya sonunda kullanılan, başlama ve bitme hissini

güçlendiren bir geçiş yöntemidir. İris-in geçişinde, siyah bir ekran içinde küçük bir daire

içinde filmin ilk sahnesi belirir, bu daire genişleyerek ekranın tamamını kaplar ve film

başlamış olur. İris-out geçişinde ise ekranda dıştan içe doğru genişleyen bir daire görüntüyü

tamamen kapar ve film bitmiş olur. İris yöntemi kullanılırken daire, açılma veya kapanma

hareketini ekran çerçevesinin tam ortasını merkez alarak yapmaz. Dairenin merkezinde

sahnenin en önemli öğesi (bu genellikle bir insan yüzüdür) vardır.

Bu geçiş türünü, yapımın ara sahnelerinde kullanmak, genellikle yanlış sonuç doğurur.

3.2. Efektli Görüntü Geçiş Türleri ve Etkileri

Yukarıda öğrendiğimiz temel geçiş yöntemlerinin yanı sıra yapımı renklendirmek için

kullanılabilecek yüzlerce efektli görüntü geçiş türü vardır. Gerek analog kurgu setleri, gerekse

de bilgisayarlı video kurgu yazılımları bunların birçok türünü bize sunar.lar. Görüntünün bir

yıldız şeklinin içinden büyüyerek gelmesi, görüntülerin birbirlerini iterek yer değiştirmesi

veya 3 boyutlu geçiş teknikleri kullanılarak geçişin yapılması mümkündür.

Efektli geçiş türlerinin çoğu, temel geçiş türlerinin aksine, somut bir anlam taşımaz.

Birbirlerinin yerine de kullanılabilir.ler. Bunların kullanımında dikkatli davranmalı ve bir

amaç için kullanmalıdır. Aslında hem temel geçiş, hem de efektli geçiş yöntemleri tek

başlarına anlamsızdırlar. Onlara yüklendikleri anlamı veren, beynimizdir. Kararma ve açılma

efekti uzun yıllardır zamanda geçişi anlatmak için kullanıldığı için böyle bir geçişi

gördüğümüzde beynimiz otomatik olarak zamanın değiştiği hissini edinmektedir. Efektli geçiş

türlerinden bazıları da zamanla bu tip somut anlamlar kazanabilecektir. Örneğin,; iki farklı

görüntü karesi arasına konan, bir flaşın patlamasına benzer hızlı bir ışık patlaması ile geçiş,

eski bir hatıranın kahramanın gözünde tekrar canlanması anlamına gelmektedir. Bu görüntü

geçişi bu anlamı vermek için ilk kez kullanıldığında ‘hatıraya geçiş’ hissi belki de çoğu

izleyici tarafından anlaşılamamıştır. Çocukluğumuzdan başlayarak TV görüntülerinin ve

geçişlerinin ne anlama geldiği konusunda tekrara dayalı uzun bir zihinsel eğitimden

geçtiğimiz için, flaş patlaması şeklindeki bu geçişin ne anlama geldiği konusunda artık çoğu

izleyicide ortak bir kanaat oluşmuştur.

Efektli geçişler sıkıcı bir konuyu hareketlendirmek ya da daha seçkin bir duruma

getirmek için kullanıldığında son derece banal, çirkin ve rahatsız edici de olabilirler. Bu

görüntü geçiş yöntemleri uygun bir amaçla kullanılsa bile çok sık tekrarlanması durumunda

izleyicinin dikkatini dağıtabilirler.

GÖRÜNTÜ GEÇİŞİ VE GÖZ KIRPMA

“İngiliz Hasta”, “Baba” ve “Kıyamet” gibi Oscar ödüllü filmlerin kurgucusu ABD’li

Walter Murch, “Göz Kırparken” adlı eserinde, insanın göz kırpması ile görüntü geçişi yapma

arasında bir bağlantı kurar. Önce Murch’un ABD’li yönetmen John Huston’dan yaptığı alıntıyı

okuyalım:

“Odadaki şu lambaya bakın. Şimdi bana bakın. Şimdi tekrar lambaya bakın. Tekrar bana

bakın. Ne yaptığınızı fark ettiniz mi? Göz kırptınız. Bunlar kesmelerdir. Birinci seferden sonra

biliyorsunuz ki benden lambaya pan (çevrinme) yapmanıza gerek yok çünkü arada ne olduğunu

biliyorsunuz. Zihniniz sahneyi kesti. Önce lambayı gördünüz. Kestiniz. Sonra beni gördünüz”.

Huston’un farkına varmamızı istediği şey fizyolojik bir mekanizma olan ve görsel

algımızın devamlılığını kesintiye uğratan “göz kırpma”dır: Kafamız odanın bir tarafından diğerine

yumuşak bir şekilde dönebilir ama aslında görsel imgelerin akışını anlamlı parçalara ayırırız. Bu

parçaları (Huston’un örneğinde lamba ve yüz) gereksiz bilgileri dışarıda bırakacak şekilde arka

arkaya eklemek ve karşılaştırmak (yani aradaki gereksiz görüntüleri atarak kesme yapmak) daha

iyidir.

Murch, Huston’un bu fikirlerini okuduktan sonra insanları gözlemlemeye başladığını

belirterek şöyle devam eder: “Ne zaman göz kırptıklarına bakıyordum ve lise biyoloji kitaplarında

söylendiği gibi göz kırpmanın sadece göz yüzeyini nemlendirmek için yapıldığı iddiasından farklı

bir şey keşfetmeye başladım. Eğer o kitaplarda söylenen şey tek gerçek olsaydı her birey için

belirli bir ortamda, nemliliğe, sıcaklığa ve rüzgâra bağlı olarak ortaya çıkan, tamamen mekanik

ve önceden kestirilebilir bir göz kırpma aralığı olurdu. Durum çok açık şekilde böyle değildir:

insanlar bazen gözlerini dakikalarca açık tutabilirler. Başka bir zamanda ise sabit bir aralık

olmaksızın arka arkaya defalarca kırpabilirler. Soru şudur: “Göz kırpmalarına neden olan şey

nedir?”

“Çok sinirli olan ve hiç göz kırpmayan biriyle karşılaşmışsınızdır. Bence bu kişi o an sahip

olduğu (ve ona sahip olan) tek bir düşüncenin etkisi altındadır. Bu düşünce onu göz kırpma

ihtiyaç ve dürtüsünden alıkoyar. (Kovboy filmlerinde şu klasik cümle vardır: “Göz kırptı”. Bu

zihinsel oyunda kaybeden pozisyonunu koruyamamış ve ana düşüncesinin kritik anda başka bir

düşünce tarafından yerinden edilmesine engel olamamıştır. Göz kırpma ilk düşüncesini kaybettiği

anı gösterir.) Başka bir tür sinir de insanın sürekli göz kırpmasına neden olabilir: Bu sefer de kişi

aynı anda birbiriyle çatışan pek çok duygu ve düşüncenin etkisi altındadır ve umutsuzca (ve

bilinçsizce) göz kırparak bu düşünceleri birbirinden ayırmaya ve bir şekilde kendini kontrol altına

almaya çalışır.”

Buradan yola çıkarak Murch, kesme veya başka bir tür görüntü geçişi yapmanın

zamanlamasının, insanın göz kırpmasıyla paralel gitmesi gerektiğini söyler. Göz kırpmalar,

karşımızdakinin fikrini anladığımızı veya yeni bir konuya geçtiğimizi de işaret edebilir. Ona göre

iki kişinin konuşmasını filme çekerken, oyuncuların veya seyircilerin gözlerini kırptıkları

noktalar, kesme yapmak için de en uygun noktalardır: “Önemli olan sadece göz kırpma aralığı

değil, aynı zamanda göz kırpma anıdır. Biriyle konuşmaya başlayın ve ne zaman göz kırptığına

dikkat edin. Göreceksiniz ki karşınızdaki kişi anlattığınız şeyi anladığı anda göz kırpacaktır, ne

bir an önce ne bir an sonra.(…) Bu göz kırpma, konuşmayı filme çekiyor olsaydık tam olarak bir

kesmenin olacağı anda olacaktır: Ne bir kare önce ne bir kare sonra.”

“Düşüncelerin sıralanmasının –yani başka deyişle göz kırpma ritim ve hızının- seyircinin

izlemekte olduğu şeye uygun olması gerektiğini düşünüyorum. Gündelik hayatta göz kırpma hızı

yaklaşık olarak dakikada dört ile kırk arasındadır. Bir kavgadaysanız dakikada onlarca defa göz

kırpabilirsiniz çünkü o anda aklınızdan onlarca değişik düşünce geçiyordur. Aynı şekilde kavgalı

dövüşlü bir filmi izlerken de dakikada onlarca kesme olması beklenebilir. [dipnot: Bu, seyircinin

kavgaya duygusal olarak katılmasını sağlar. Ama öte yandan eğer seyircinin nesnel bir uzaklıkta

kalarak kavgayı kendi başına bir olgu olarak izlemesini istiyorsanız kesme sayısını hatırı sayılır

şekilde azaltmanız gerekir.) Gerçekten de istatistiksel olarak gündelik hayattaki göz kırpma ve

filmlerdeki kesme hızı birbirine çok yakındır. Nasıl sahnelendiğine bağlı olarak bir aksiyon

sahnesi dakikada yaklaşık 25 kesme içerir. Buna karşılık (Amerikan sineması için) ortalama bir

diyalog sahnesi dakikada altı kesme veya daha azını içerir.”

“Göz kırpmalarla uyum içinde olmalı hatta belki onlardan hafifçe önde gitmelisiniz. Tabii

ki seyircinin her kesmede göz kırpmasını bekleyemeyiz ama kesme noktası, muhtemel bir göz

kırpma noktası olmalıdır. Bir anlamda, kesme yaparak, görsel alanın ani yer değiştirmesi ile

seyirci adına göz kırpmış oluyorsunuz: Huston’un örneğindeki gibi gerçek dünyada onların göz

kırparak yapacağı şekilde iki düşüncenin hızla arka arkaya gelmesini sağlamış oluyorsunuz.”

Murch’a göre karşımızdaki kişinin gereğinden fazla, gereğinden az veya yanlış yerde göz

kırpması bizi rahatsız eder, dediklerimizi anlamadığını veya bizi dinlemediğini düşündürür. İşte

yanlış yerde yapılmış geçişler de izleyici üzerinde aynı hissi uyandırır. Olayın anlaşılmasını

zorlaştırır, istenen duyguyu vermez. Murch, bir filmde kesmeler doğru yerde yapıldığı takdirde,

seyircilerin göz kırpma zamanlamasının kesmelerle örtüşeceğini, bunun da seyircilerin filmi

dikkatle izlediğini ve filmle bütünleştiğini göstereceğini ifade eder.


http://www.insanlaralemi.com/sihirbaz.asp?sayfa=sayfa&sayfaid=348

1 yorum:

  1. merhaba, bu güzel bilgi için teşekkür ederim.Ancak bilginin kaynağını yazmamışsın, kaynağını yazarsan sevinirim...

    YanıtlaSil